Çoğu zaman yazılarımın konusunu ekonomi oluşturmuyor, ekonomik konularda yazı yazmıyorum. Benim yazılarımı takip etme olanağı bulanlar genelde, insanlık olarak hem ülkemde, hem evrende, hem karasal anlamda doğada, hem denizlerde, hem atmosferde yarattığımız kirlilik ve tahribat sonucu oluşan vahim durum, ekoloji, tarım, sürdürülebilir tarımsal üretim, şu anda hem İzmir özelinde, hem de Türkiye genelinde yaşamakta olduğumuz kuraklık, tüm canlılar için vazgeçilmezimiz, “Olmazsa olmazımız” olan su sıkıntısı, iklim değişikliği ve küresel iklim krizi konularındaki yazılara ağırlık verdiğimi bileceklerdir.
Bugünkü yazımda lojistik ve nakliye sektörü başta olmak üzere kiracı-ev sahibi arasındaki sorunları irdelemeye çalışacağım.
İnanıyorum ki, ülkemizin yolları uzun zamandır hiç bu kadar hareketli olmamıştı. Kamyonlar tıklım tıklım dolu, ulaştırma ve taşıma trafiği rekor düzeyde seyrediyor. Ama bu yazımda sözünü edeceğim bu hareketliliğin ana nedenlerinin başında geleni, Türkiye’deki mevcut üretimin, gözle görülür şekilde ülke dışına taşınıyor oluşu ve barınma güvencesini kaybeden bizlerin Türkiye’nin illeri, ilçeleri bölgeleri arasında yer değiştirmeleri. Üretimin ülke dışına çıkışı ve ülkede insanların barınma güvenliğinin temelinden sarsılmış olması. Bana göre meselenin ana nedeni bunlardan oluşuyor, işin özü bu.
Buradan baktığımızda, lojistik sektörünün en fazla iş yapıyor görünen sektörlerden birisi olduğunu görmemiz mümkün.
Ancak, Türkiye’de enerjiden finansmana, mevcut vergilerden kurdaki baskılara kadar, özellikle bizim ülkemizin ekonomisi gibi ekonomisinin ana omurgasını küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ’ler) oluşturduğu ülkelerde, üretim maliyeti sürecinde çok ciddi şekilde meydana gelen artışların KOBİ’ler anlamında işletmelerin belini büktüğü de yadsınamaz bir gerçek. Hatta bu durum, orta boy ve büyük boy işletmeler anlamında bile söz konusu diyebiliriz.
Bu durumun yarattığı sonucun ise sözünü ettiğimiz ekonomi aktörlerini, yani maliyetleri karşılamada zora düşen şirketleri “Biz bu üretimi Bulgaristan’da yaparız, Romanya’da yaparız, Mısır’da maliyetleri daha da düşürürüz” noktasına getirdiğini ve üretimin bir kısmının da bu yolla, ülkemiz için istihdam kaybı anlamını taşıyan bu durumun sonucunda bu ülkelere gittiğine tanık oluyoruz ve bir süredir bu süreci yaşıyoruz. Üretimin bir kısmı da gerçekten oralara doğru taşınıyor.
Yaptığımız gözlemler bize, kâğıt üzerinde lojistik ve nakliye sektörünü büyüyormuş gibi gösterse de aslında büyüyen şey, üretimin ülkeden kaçışını taşımaya çalışan hizmet trafiği. Biz, ülke olarak ekonomik anlamda kendi değer zincirimizi dışarıya kaptırıyorsak eğer, bunu tanımlarken de içerideki bu hareketliliğin sistemdeki kırılganlığın hızlanmasıdır diyebiliriz.
Konut tarafında da benzer bir tablo yaşanıyor. Lojistikteki hareketliliğin bir ucunu da kiracı-ev sahibi arasındaki sorunların oluşturduğu bir vakıa. Sistemin kiracı-ev sahibi arasında yarattığı sorunların artık had safhada oluşu yaşanan bir gerçek. Yaşadığımız mevcut sorunlar, yaşanılan tahliye baskıları, mevcut enflasyonun sabit gelirlilerin kazançları üzerinde yarattığı tahribat ve astronomik kira artışları. Sonuçta görüyoruz ki, Türkiye’de insanlar artık eskisinden çok daha sık taşınıyor.
Bu durumdan nakliye şirketlerinin memnun olması ve memnun görünmesi mümkün, ancak ülkede bu kadar insan ev ve yer değiştirmek zorunda kalıyorsa bu konuda bir sorun var demektir ve bu sonunun üzerinde düşünerek çözümler aranmalıdır diyorum.