Bir bilimkurgu dünyasından çıkmışçasına ilginç ve bir o kadar da etkileyici görüntülere ev sahipliği yapan “Taşlaşmış Orman”, ABD’nin Arizona Eyaleti’ndeki önemli doğal parklardan biri olması ile tanınmakta. Bu parkın dikkat çekici özelliği ise geniş bir araziye dağılmış ve taşlaşmış halde bulunan ağaç kalıntıları ile bu kalıntıların çarpıcı renk ve biçimleridir. Çevresinde yer alan diğer yer şekilleri de dahil olmak üzere bu bölge, coğrafi şartlarından ötürü geçmişe dair pek çok kalıntıyı ve dolayısıyla bilgiyi günümüze dek taşımış durumdadır.

Bu özel bölgede yapılan araştırmalarda, uzak tarihin bazı boşluklarını doldurabilecek nitelikteki bulgulara rastlandı. “Geç Triyas Dönemi”ne yani yaklaşık 209 milyon yıl öncesine ait katmanlar arasında gün yüzüne çıkarılan kemikler, Kuzey Amerika’nın şimdiye dek bilinen en eski uçan omurgalı sürüngenini ortaya çıkardı. Yeni tanımlanan bu küçük, martı büyüklüğündeki uçan sürüngenin dişlerindeki aşınma izleri, sert kabuklu balıklar gibi canlılarla beslendiğini gösteriyor. Bununla birlikte kurbağalar, dev amfibiler, kaplumbağalar, timsah benzeri sürüngenler ve balıklar da aynı bölgede bulundu. Çarpıcı olan ise bu keşfin ortaya çıkardığı ekolojik mozaik. Dev amfibilerin hâlâ hüküm sürdüğü bir dünyada evrimsel olarak daha "yeni" türlerin aynı ortamı paylaşıyor olması bizlere bu döneme dair farklı bir bakış açısı sunuyor.

Bahsi geçen bölge 209 milyon yıl önce dünyanın bugünkü kıtalarının tek bir birleşik parça halinde olduğu Pangea’nın ortası kabul edilebilecek bir kısmında kaldığı tahmin edildiğinden ötürü geçmişe dair rastlanması oldukça zor pek çok kalıntıya ev sahipliği yapıyor ve aynı zamanda da yaklaşık 201 milyon yıl önce yaşanan Triyas sonu kitlesel yok oluşu gibi olaylara da ışık tutabiliyor. Triyas sonu yok oluşun ardından gözlenmemiş olan türler ile daha genç türlerin beraber yaşamış oluşu araştırmacılar için büyük bir önem taşıyor.

Yeryüzünün ve bizlerin gizemli hikâyesini çözme yolculuğumuzda, martı boyutlu uçan bir sürüngen, milyonlarca yıllık taşlaşmış bir orman ve dünya üzerindeki canlıların büyük bölümünü yok eden olaylar gibi inanılmaz faktörler bizlere yol gösteren etmenler olmaya devam ediyor.