Zaman hızla akıp gidiyor, acılar zaman içinde törpüleniyor belki ama unutulmuyor.
Şöyle bir ardıma dönüp, geçen zamana bakıyorum. Patronumdan ziyade dostum, arkadaşım, kardeşim dediğim gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Çapman’ı kaybedişimizin üzerinden bir yıl geçmiş.
Zaman o kadar hızla akıp gidiyor ki, hızına yetişmek mümkün değil. Acılar ise unutulmuyor, belki de bazı anlarda kafamızın arkasına atılıyor dünya meşgalesi içinde. Unuttuğumuzu sandığımız anlarda bile çoğu zaman bizi yalnız bırakmıyor yaşadığımız olaylar ve acılar.
İster 50 yıllık meslek yaşamımda, ister gerçek yaşamımda olsun, gazeteci olarak kaleme almakta, yazmakta zorlandığım bazı yazılar, bazı haberler olmuştur, halen olmaktadır. Aynı zorluğu geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yaşıyorum.
Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz, İzmir basınının duayen isimlerinden, ister tanıdık olsun, ister tanımadık, herkese her türlü yardımı yapmak için elinden gelen çabayı gösteren, iyilik gönüllüsü bir insan olan Mehmet Çapman’ın ölümü sonrası yazdığım yazıya baktım, şöyle demişim o yazıda, “Adam gibi bir adamı, can dostumu, can arkadaşımı, can kardeşimi kaybettim. Üzüntümün tarifi yok, üzüntüm sonsuz.
Hepimiz için, bizler için, insan için, bütün canlılar için ölmek, doğmak kadar olağan. Ancak sıralı ve zamanlı. Bazı şeylerin, ömrümüzde yaşadığımız bazı olayların duygusal anlamda yarattığı tahribatın, bazı kaybedişlerin, tarifi mümkün olmayan, tatmak zorunda kaldığımız bazı acıların telafisi de mümkün değil.
Benim için de o anlamda bir insandı Mehmet Çapman.
Işıklar içinde, huzur içinde, rahat uyu canım kardeşim.