Bugün tanıtılan GPT-5, OpenAI’ın bugüne kadarki en iddialı modeli olarak dikkat çekiyor. GPT-4 ve GPT-4o ile kıyaslandığında en büyük fark, sadece dil anlama yeteneğindeki gelişim değil; akıl yürütme ve bağlam yönetiminde sağlanan dramatik sıçrama. GPT-4o, çok modlu etkileşim ve hız açısından bir devrim yaratmıştı ancak derinlemesine muhakeme gerektiren konularda hâlâ tutarsız yanıtlar verebiliyordu. GPT-5 ise bu boşluğu kapatmaya çalışıyor. Halüsinasyon oranı önceki modellere göre belirgin biçimde azalmış, karmaşık sorularda daha istikrarlı cevaplar üretiyor ve tek oturumda çok daha uzun bağlamı koruyabiliyor. Bu, özellikle araştırma, akademik yazım ve çok adımlı problem çözme gibi alanlarda ciddi bir fark yaratıyor.

Bir başka önemli değişim, model seçim sürecinin arka planda otomatikleşmesi. GPT-4 döneminde kullanıcı, hangi modelin kullanılacağını elle belirlemek zorundaydı. Şimdi GPT-5, gerektiğinde “thinking” moduna geçip daha derin işlem yapıyor; kullanıcı bunu fark etmese bile perde arkasında en karmaşık analizleri devreye alıyor. Üstelik multimodal yetenekleri GPT-4o’nun ötesine geçerek, görsel ve metin verilerini birlikte işleyip anında anlamlı sonuç üretebiliyor. Bu durum, tıpkı bir insanın hem gördüğünü hem duyduğunu aynı anda yorumlaması gibi doğal bir deneyim sunuyor.

Kendi yorumuma göre, GPT-5’in getirdiği bu sıçrama sadece teknik bir yükseltme değil; yapay zekânın “uzman” rolüne gerçekten yaklaşmaya başladığının göstergesi. GPT-3’ün popülerlik kazanması, GPT-4’ün profesyonel kullanımda yayılması derken, GPT-5 artık karar destek sistemlerinden birebir öğretmenliğe kadar çok daha kritik alanlara girebilir. Ancak güçle birlikte sorumluluk da büyüyor. Yanlış yönlendirme riski azalmış olsa da tamamen ortadan kalkmış değil. Bu yüzden GPT-5’i asıl dönüştürücü kılacak şey, teknolojinin ne kadar bilinçli, etik ve denetimli şekilde kullanılacağı olacak.