Eskiden evlerin kapısına kilit asılır ama asla bu kilit bağlanmazdı.

Bu, komşuya olan saygının ve güvenin ifadesiydi.

Anadolu’nun pek çok köyünde bu güzel gelenek devam ediyor. Bazı Yunan adalarında, özellikle de Osmanlı izleriyle dolu Midilli köylerinde bunun örneklerini çok gördüm.

Bugün camiden ayakkabı çalınan bir garip süreci yaşıyoruz.

Kapılarımız artık ahşap değil çelikten. Güvenlik sektörü diye bir sektör yarattık. Herkes güven konusunda birbirine karşı gardını almış durumda.

Bunun ekonomik yönü var, ahlaki yönü var. Ama güvensizliğin insan ruhunda yaptığı tahribat da var.

Videoyu siz de izlemişsinizdir. Singapur’da bir Türk turist, cep telefonunu AVM çıkışında görünür bir yere bırakıyor. Sonra da uzaktan izliyor. 20-25 dakika süreyle telefona dokunan olmuyor. Sonunda bir kadın telefonu alıyor ve içeri girip danışmaya teslim ediyor.

Okullarda ahlak dersleri konulduğunda “Ahlaksız mıyız ki, böyle bir ders konuyor?” diye karşı çıkanlar olmuştu.

Bugün böyle bir dersin ne kadar gerekli olduğunu o kadar derinden hissediyoruz ki…

Yoğurdu üfleyerek yemek

Büyük Millet Meclisi’nde ve belediye meclislerinde müteahhitler hep olmuştur.

İstisnalar hariç, bir kısmı ile ilgili geriye dönük tatsız örnekler vardır.

İhale almalar gibi…

Bu yüzden partiler, meclisleri oluştururken müteahhit adaylara şans tanımama eğilimine girdiler. Eğer aday olacaksa müteahhitliği bırakacak, sadece siyaset yapacak.

Bu şartı yerine getirip siyaset yapan iki dostum var.

Maddi bir sorun yaşamadıklarını söylüyorlar ama yaşamlarında da hep gözetlendikleri kuşkusu var.

Bir arkadaşım, “Büromu kapadım ama yeni yaptığım lüks daireye taşınamıyorum. Dedikodudan korkuyorum” diyor.

Diğeri de ilkinden çok daha zengin. Arabasını değiştirecek; değiştiremiyor.

Elbette bu algının oluşmasında etken olan geçmişe dönük o örneklerin büyük suçu var. Ama siyasi partiler de aynı suça ortaklık etmiş olmadılar mı?

Önümüzdeki süreçte bu örnekleri azaltan siyasi parti hep kazançlı çıkacak. Aksini yapan da sonucuna katlanacak.

Bakarsınız, gerçekleşir

İmralı ziyaretine katılmama kararı alan DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi’nden oluşan Yeni Yol Grubu’nun; ileride aynı çatı altında siyaset yapmaları ihtimali giderek güçleniyor. Ancak gruba Yeniden Refah, Demokrat Parti ve DSP’nin de katılarak yol alınması için devreye deneyimli siyasetçilerin konulduğu öne sürülüyor. Bunların başında da Hüsamettin Cindoruk geliyor.

Cindoruk, Menderes ve Demirel kadrolarında yer almış bir siyasetçi. İlerlemiş yaşıyla bunu başaracak mı, bilmiyoruz ama başardığında diğer küçük partilerden de katılmalar kaçınılmaz görünüyor.