Evet, bu paralar ne oluyor?
Bir grevi geride bıraktık. Türkiye’de belki ilk kez, böyle bir süreç yaşandı.
Toplu iş sözleşmeleri, neredeyse halkın önünde gerçekleşti.
İzmirlilerin, Cemil Tugay’a verdikleri destek, aslında bu sonucun da kahramanıdır.
Başkan Tugay, olgunlukla, akılla, mantıkla, kararlılıkla, nezaketle yönetti süreci ve büyük puan topladı. Anlaşmanın sağlanmasından sonra medyaya yaptığı açıklama, aslında tarihe geçen bir metin içeriyor. Ben, böylesine içi dolu bir metni ilk kez izledim ve Tugay’ın mücadelesinde gücünü nereden aldığını gördüm.
DİSK, çok eleştirildi. Gaflarla, tehditlerle, insafsızlıkla yönettiği bu süreç sonunda toplumu ne yazık ki karşısına aldı.
Ama bir şey konuşulmadı.
Sendika, üyesi olduğu her işçiden her ay, bir yevmiye tutarında aidat alıyor. Anlaşma sonucuna göre ortalama yevmiye 2500 lira. 23 bin işçi var. Bu ayda 57 milyon 500 bin lira demek. Yılda 600 milyon.
Böyle geliri olan bir başka sivil toplum örgütü var mıdır acaba?
Bu para nereye harcanmaktadır. Hemen her gün Buca’da Şehitler Parkı’nda okey oynayan Memiş Sarı, böyle bir serveti nasıl yönetiyor? Bu paralar nereye harcanıyor? Nereye harcandığı denetleniyor mu?
Belediye harcamalarını didik didik edenler, bu adrese de uğruyor mu?
DİSK Yöneticileri, kamuoyunu ve tabii üyesi olan işçileri bu konuda aydınlatmalıdır. Çünkü sonuçta bu paralar halkın cebinden çıkan paralar.
Otizmde gidişat kötü
Otizm ilginç bir beyin rahatsızlığı. Tıpkı parmak izinde olduğu gibi her hastada ayrı bir karakter içeriyor. Tedavisi yok.
Otizmli çocuklar, okuyor, bilgisayar kullanıyor, yüzebiliyor ve spor karşılaşmalarında yarışabiliyorlar.
Zeka ile ilgili bir sorunları yok. Ancak dışa vuran hareketleri, kontrol zaafı yaşadıkları izlenimini veriyor. Bu da serbest dolaşmaları halinde bazı riskleri de beraberinde getiriyor.
Otizmli bir sporcu gencin ailesiyle konuşuyorum.
Çocukları, yüzmede Türkiye şampiyonluğu kazanmış, 100’den fazla da madalyası var. Aile, bu rahatsızlığın neden kaynaklandığını bir türlü çözemediklerini söylüyor ve otizmin ilginçtir, her yıl katlanarak arttığını izlediklerini iddia ediyor.
“Otizmli çocuklarla yaşamak kolay değil. Ancak onları spor ve kültürel bir meşgale ile tanıştırırsanız hastalıklarını stressiz yaşadığını görebiliyorsunuz” diyor aile ve Türkiye’de otizmli çocukların yüzde 90’ının eve hapsedildiğini, asla dışarı çıkarılmadıklarını, böylelikle onlara istenmeden de olsa kötülük yapıldığını sözlerine ekliyor.
Otizmli çocukların zeka sorunu olmaması, evlerine kapatılması halinde ruh sağlıklarına da olumsuz biçimde yansıyor ve amaca ulaşmaktan aksine uzaklaşılıyor.
Göreceğiz
Yaz geldi. Önemli bir bölümümüz sahillere akın etmeye başladı.
Her yıl, aynı sorun yaşanır. Sahillerin halka açık olduğu ilan edilir ama uygulamada böyle olmadığı görülür. Sahilleri sahiplenen kalın enseliler, onun asıl sahibi vatandaşa bu hakkı tanımazlar.
Yerel yönetimlere büyük iş düşüyor. Kaymakamlara, belediye başkanlarına. Bu sahil işgalini bir gelenek olmaktan kurtarın. Vatandaşın yanında yer alın. Onun bu minik keyfini çok görmeyin.
Sizi sevmemizi istiyorsanız doğru olanı yapın.