Bu hafta ‘Zafer Haftası’nı yaşıyoruz. 26 Ağustos Malazgirt Zaferi ve Büyük Taarruz’u kutladık, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı cumartesi günü kutlayacağız.

Bununla ilgili ilginç bir yazıyı harp mecmuasında buldum. Bu yazıyı sizlere aktarıyorum. Evet, bazılarına göre Malazgirt Meydan Muhaberesi çok önemli; Türklerin Anadolu’ya girişi ama işgal güçleri Osmanlı’nın son zamanlarında Anadolu’yu işgal ettiler. Atatürk ve silah arkadaşlarının yaptığı Yunanlılara karşı ‘Büyük Taarruz’ olmasa idi, bugün bu iki önemli olayı kutlayamayacaktık ve Türkiye olmayacaktı. Bizim de isimlerimiz Mustafa, Ali, Mehmet olarak anılmayacaktı.

Etem Tem, Afyon Kocatepe'de yarattığı "Anıt Fotoğrafı"nı nasıl çektiğini, ülkenin kaderini belirleyen o sabahı ve ardından gelen günlerde neler yaşandığını Fikret Otyam ile 1960 yılında yaptığı söyleşide şöyle anlatmıştı:
“O sabah Kocatepe'de bulunuyorduk. Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu. Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı. Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11'di. O gün 7x11 boyutunda sekiz on rulo film çektim. Bir kaç tane 10x15 cam... Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı... Gece ric'ate (geri çekilme) başladılar. 2 Eylül'de Uşak'a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi tıraş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. Bir aralık odayı işaret etti: "A be. Bu bir başkumandan odasına yakışmaz" dedi. Salih (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. Zira o gün Trikopis getirilecekti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti: "Çok güzel" dedi.

"9 Eylül'dü. Kadifekale'ye çıkmıştık. Zaman güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı... Şehir ayaklar altındaydı. Körfezde bazı vapurlar vardı. Dumanlıydı vapurlar. Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir'e girmişti. "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri." emri yerine getirilmişti. İzmir bizimdi yine.

"Sonra mı?.. Ha, evet... Sonra otomobillerle şehre girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe'de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık. Sonra yeniden geldik. Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce "fotoğraflarınız bir harika!" diye bağırdı. Baktım, fotoğraflar daha yaş yaştı. Doya doya baktım. Hakikaten birer harikaydı. Taa Uşak'tan İzmir'e kadar bu anı bekliyordum. Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Ertesi gün gelip almak üzere karargaha, Bornova'ya döndük. Ertesi sabah otomobille indik İzmir'e. Millet yollara dökülmüştü. Bayram vardı. "Biraz sonra Mustafa Kemal Paşa gelecek" dedik.

Görmeliydiniz o anı. İzmir yanıyordu. Ne dost ne düşman belliydi. Cayır cayır yanıyordu İzmir. Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim? Dükkan yanmıştı. Uşak'ta o ahır bozması yerde yıkayabildiğim birkaç film kalmıştı elimde. Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla birlikte yandı kül oldu."

Evet ilginç bir yazı.

Işılay Saygın’ın evi satıldı…

Eski bakanlardan ve Buca eski Belediye Başkanlarından merhum Işılay Saygın’ın yaşamının son yıllarını geçirdiği Buca Uğur Mumcu Caddesi’ndeki 2 katlı tarihi evin, mirasçısı olan ağabeyi Işık Saygın tarafından bir müteahhide 48 milyon karşılığında satıldığı söylentileri var.

Eski bakanlardan ve Buca’nın efsane Belediye Başkanı olan Işılay Saygın, 6 yıl önce vefat etmişti. Vefatından beri boş kalan bu eve kardeşinin yerleşeceği söylenmiş ve Buca halkı bu binanın müze olarak kullanılmasını istemiş, Buca Belediyesi bu binayı almak istemiş ve mirasçılar arasındaki ihaleye girmişti ama o günkü imkanlar dahilinde bu olmamıştı.

İşte miras ve mirasa konan kişilerin ne yapacağı belli olmaz. Çoğu mirasçı para uğruna atalarından kalan satılmaması gereken yerleri para için gözden çıkarıyor. Bazı insanlar için anılardan çok para önemli.

Bu binayı alan kişi dış mekanı ışıklandırarak ve boyayarak yeni bir görünüm vermeye çalışıyor. Acaba alan kişi tarihe bir anı mı bırakmak istiyor diye düşünmeden de yapamıyorum.