Alışkanlıklarımız, görgü kurallarımız, zaman içinde kendini güncelleştiriyor.
Dün bize normal gelenler bugün kanıksanıyor, anormal olanlar, bakmışsınız modaya dönüşmüş.
Çok değil 40 yıl önce lokantada çatalla tabağa vurduğunuzda garson gelir, bir şey isteyip istemediğinizi sorardı. Bugün aynı şey “Çorbada kıl var” diye algılanıyor.
Eskiden lacivert pantolonun altına mutlaka boyalı siyah ayakkabı giyilirdi. Şimdi ayakta bot, üstte kırmızı ceket. Herkes görünce bayılıyor.
Eskiden bilgisayarda bir arıza olduğunda ya da internet bağlanmadığında tamirciye koşardık. Şimdi fişi çıkar-tak, bilgisayar düzeliyor.
Bu buluş, bilgisayarı icat edenleri bile şaşırtan bir buluştur ve patenti tamamen bize aittir.
Eskiden sokakta, kapalı alanlarda sigara içilirdi. Şimdi sokakta içenler bile yadırganıyor. Bu, sigara içenlerin sayısını azaltıyor mu, hayır.
Eskiden sakal bırakanlara “hacı-hoca” gözüyle bakılırdı. Şimdi genç kızların en beğendiği erkek tipi kirli sakalı olanlar.
Eskiden her eve bir gazete mutlaka girerdi. Bu hasletimizden eser kalmadı. Gazeteyi ancak benim kuşak okuyor, o da evinde.
Eskiden ünlenmiş gazeteciler, sunucular vardı. Şimdi sadece çok zengin futbolcular var.
Eskiden İş Bankası kumbaraları vardı. Madeni parayı atar, biriktirirdik.
Şimdi kumbara yok, döviz bürosu var. Ayda 10 dolar biriktirenlere bile rastlayabilirsiniz.
Bu değişim süreceğe benzer.
Yeter ki bu tonda kalsın.
Yapma be Kadir
Kadir İnanır’ı ilk kez 1978 yılında tanıdım. Bir iş için geldiği İzmir’de Büyük Efes Oteli’nde kalıyordu.
Bir davette tanıştık. Ertesi gün elinde bir fotoğraf makinesi gazeteye geldi.
“Size sığınıyorum. Ayrıca fotoğraf işi varsa emrinizdeyim” dedi.
Sığınmayı şöyle açıkladı:
Hayranları, özellikle hanımlar, kendisini otelde sürekli rahatsız ediyormuş. Odasına kadar dayananlar oluyormuş.
İkincisi Kadir İnanır, gazetecilik eğitimi görmüş, fotoğrafçılığa da merak sarmış. Fiyakalı bir makinesi vardı. Hatta fotoğraflarımızı da çekti.
Kadir İnanır, yakışıklı, ağzı laf yapan bir oyuncuydu. Sinema hayatı boyunca da bu kimliğini hep korudu, hep nitelikli filmlerde rol aldı.
Her şeyiyle bir markaydı.
Gelin görün; aynı Kadir İnanır, şimdi ciddi bir sağlık sorunu yaşıyor ve hayranlarını çok üzen paylaşımlar yapıyor.
Onun için “Yapma be Kadir” diyorum. Bırak; seni hatırladıkları gibi sansınlar. Onları düş kırıklığına uğratma. Sen dev bir sanatçısın. Bu gücünü göster.
Alain Delon’un hatasını tekrarlama…
Şikayet ya da gammazlık
Şikayet etmek, hak aramanın değeri bir türlü bilinememiş türüdür.
Şikayetçiye “Gammaz” diye bakılan bir toplumda yaşadığımız için hakkını bu yolla arayanların sayısı azdır. O yüzde “Yapan yaptığıyla kalır.”
Gelişmiş ülkelerde komşuyu, akrabayı, hatta anne babayı bile şikayet etmek, ayıplanmayan, aksine çağdaş kabul edilen bir yöntemdir ve bu kültür öylesine yerleşmiştir ki, toplum düzeninin korunmasında büyük etkiye sahiptir.
CİMER, aslında uygar ülkelerin başvurduğu en önemli örneklerden biridir ama CİMER şikayetlerinin sonuç olarak vatandaşı tatmin ettiği konusu tartışmalıdır.
Biz, bırakalım başkasını, halimizden şikayet edip avunalım.