Eskiden memur, işçi ve esnafın sosyal güvenlik kurumu ayrıydı. Memurun Emekli Sandığı, işçinin SSK, esnafın da Bağ-Kur’u vardı.

Memur, devlet hastanelerinde ve sonrasında üniversite hastanelerinde muayene ve tedavi olabilirken işçilerin SSK dispanserleri ve hastaneleri vardı. En büyük sıkıntı bu kesimde yaşanırdı. Dispanserler de hastaneler de yetersiz kalırdı ve bu kurumlarda uzun kuyruklar oluşur, şikayetler tavan yapardı.

Kemal Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürü idi ama kurum, siyaset batağına saplanmış, maddi sıkıntılar içinde işçisine ve işçi emeklisine yeterli hizmet veremez hale gelmişti.

Değişen Bir Şeyler Var Fotoğrafı (1)

Sıra numarası, randevu gibi uygulamalar yoktu. Sabahın köründe dispanserlerde sıraya girilir, ömür tüketilirdi. Doktor için numara almak ayrı, ilaç kuyruğu aynı işkence olurdu. İşçiler, memurlara imrenir, kaderlerine yanardı.

Hekimler günde 100 hastaya bakar, bitap düşerdi.

Bugün gelinen noktada hekimler yine günde 100 hastaya bakıyor ama bu kuyruklar oluşamıyor. Pek çok hekime ulaşmak zor. Randevu sistemi revize edilmek istiyor. Hekim yokluğu sıkıntı. Her ilaca ulaşılamıyor.

Ama dünle kıyasladığımızda çektiğimiz eziyetlerin evrim geçirdiğini görüyoruz.

Elhasıl çağdaş bir tablomuz yok.

Olacağa da benzemiyor.

Bankamatikçileri temizleyin!

Son on beş yılın icadıdır “Bankamatikçi memurlar.”

Torpille işe gelirler, hiç çalışmazlar ve her ay hatırı sayılır maaşlarını bankamatiklerden çekerek keyiflerini sürerler.

Kamuoyu, bunlara müthiş tepkilidir. Bu icadı uygulayan belediye başkanlarının ise umurunda bile olmamıştır.

Bankamatik memurlarının partisi yoktur. Her partiye mensup olabilirler ama ortak bir yanları vardır; ahlaktan yoksundurlar.

Suç işlediklerini bile bile yetim hakkı yerler.

İzmir dışında çalışıp İzmir’de çalışıyor gösterilen böyleleri vardır. İçlerinde parti yönetimlerinde çalışanlar olduğu bilinir ve de onların eşlerinin.

Siyasi dengelerin korunması, böyle bir adaletsizliğe ve vicdansızlığa başkanları sürükleyen en önemli etkendir.

Türkiye’de bu anlamda temiz bir sayfa açmak istiyorsak, belediye başkanlarının bu bankamatik memurlarını temizlemeleri ve de kim olduklarını kamuoyuna açıklamaları gerekir. Delege, ahbap çavuş, eş dost kayırmasını sonlandırmak, yeni başkanların en temel görevlerinden biridir ve mutlaka yerine getirilmelidir.

Çalıyor ama çalışıyor

Kanımıza işleyen en iğrenç pelesenk.

Hem çalıp hem çalışmasını içine sindirebilmemiz kadar büyük bir yanlış olamaz. Bu, siyasi fanatizmin ürettiği bir garabettir ve toplumun çürüyen gidişini körükleyen bir etkendir.

Çalmak, ayıp, günah, suç.

Çalışmak erdem.

Bunun ikisini aynı potada eritip bir tevekküle dönüştürmek, bizim toplumumuzun ne yazık ki önemli bir eksisidir.

Suçu, günahı, ayıbı meşrulaştırmak bize yakışmamalı.

Pembe gözlükleri çıkarmalı ve olup biteni daha net görebilme uğruna bütün olanakları kullanmalıyız.

Yoksa bineriz alamete, gideriz kıyamete.

İBRAHİM ORMANCI

Çorum Tüketici Hakem Heyetine başvuran bir kişi, petshop'tan aldığı köpeği havlıyor diye şikayet etmiş. Acaba gülsem mi, yoksa necip halkım balataları iyice sıyırdı diye ağlasam mı bilemedim!
***
Petrol zengini Kazakistan'da benzin kalmamış. Ne olmuş yani? Bizde tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biriydik. Ya şimdi?
***
Bizim milli içeceğimiz ayran mıdır bilemiyorum. Ama milli hasletimiz ayran gönüllülük, ona kuşku yok!
***
Piyanist ve besteci Fazıl Say ''Tekrar insanların dost olmaya ihtiyacı var'' demiş. Haklı. Örneğin ben dost kazığı yemeği bile özledim!
***
Allah için ; mürekkep yalamış bir insan değilim. Hep klavye başındayım da ondandır!