İddia şöyle:
İzmir’de yaşayan Museviler, gizlice İsrail’e gidip Filistinlilerle çarpışıp döndüler.
Kimileri 18 bin kişi gitti diyor, kimileri 1800 kişi.
Sormak lazım:
Neden gitsinler?
İzmir’de yaşayan Museviler, bizim 1400’lü yıllarda İspanya ve Portekiz’de Yahudilere karşı başlatılan soykırımdan kurtardığımız insanların torunları. Bunlara Sefarad Yahudileri deniyor ve bu insanların, İsrail’de yaşanan insanlık dişi olaylardaki Siyonist akılla hiçbir ilgileri yok.
Bu söylentiyi çıkaranların ellerinde belge de yok. Atıyorlar, o kadar.
Böyle bir girişim, nasıl sonuç verir, biliyor musunuz?
1955 yılının 6 ve 7 Eylülünde yaşanan olaylar aklımıza gelsin. Bu olaylardaki kışkırtmalar nedeniyle İzmir’de ne kadar Rum varsa kenti terk edip gitti. Hedef tahtası haline getirilen Museviler de ya İsrail’e, ya İstanbul’a kaçtı.
Hiç sebepsiz yere.
Çünkü 6-7 Eylül hadiseleri, bir komploydu ve acemice hazırlanmış, çok kötü sonuçları olmuştu. İzmir’de yaşayan Musevileri topluma hedef olarak göstermek ve de düşman bellemek gibi niyeti olanların bu ülkeye kötülük ettiğini hatırlayalım. İsrail-Filistin kavgasına bu insanları dahil etmeyelim.
Bu insanlar Türk vatandaşı ve çoğu giderek asimile olmak niyetinde görülüyor. Oluyorlar da. Onları durduk yere huzursuz etmenin kime ne yararı olur ki?
Bu gerçek gözden kaçmamalı
Bodrum, Çeşme, Marmaris, Datça, Dikili, Eski Foça gibi ilçelerin yerleşik nüfusları çok azdır. Bazılarında bu rakam 100 bini bile bulmaz.
Bütün yatırım planları bu yerleşik nüfusa göre yapılır. İller Bankası ödemeleri, güvenlik, sağlık hizmetleri, bu yüzden gıdım gıdım verilir.
Oysa bu ilçelerin nüfusları, yaz aylarında beşe, ona katlanır. Yazlıkçılar, misafirler, kampçılar derken o minik nüfuslu ilçe mahşere döner.
O zaman gönderilen bütün ödenekler güdük kalır, hizmetler aksar, kenti yönetenler sıkıntıya girer, çaresiz kalırlar.
Eski Foça’nın yerleşik nüfusu köyleriyle beraber 45 bin civarında. Gelin görün bu nüfus yaz mevsiminde 400 bini buluyor. Oteller, kampingler, pansiyonlar dolup taşıyor. Ve de bu ilçede yazlığı olanlar, haliyle koşup geliyor.
Her hizmette aksama var ama aslolan sağlık tabii. Sağlık hizmetleri bu yüzden tam olarak verilemiyor. İlçe halkı, buraya hiç değilse tatil mevsiminde semt polikliniği açılmasını istiyor. En ufak bir sağlık sorununda İzmir’e gitmek istemiyor.
Sorunun temeline inildiğinde görülen tablo nettir ve burada bir esneklik beklentisi vardır. Devlet, bunu çözecek güçte ve yıllardır süregelen bu sorunun halli de mümkündür.
Suç makineleri meydanı boş bulunca
Dikkat edin; nerede bir adi suç işlenmişse, faili mutlaka bir suç makinesidir.
20, belki 30, abartmıyorum 50 sabıkası vardır.
Suç işlemek, adamın yaşam biçimi olmuş. Suç işlemezse rahat etmiyor. Hapse girmek onun için belki tatile çıkmak gibi bir şey. Ama bu “yaratıklar” daha sonra aramıza katılıp bize musallat oluyor.
Onun için 30’uncu suçunu işlemiş, işlememiş, hiç fark etmiyor. Ama insanların canı yanıyor.
Nasıl oluyorsa, çoğu salınıyorlar.
Bir nevi ödüllendiriliyorlar. Bu salıverilmeyi teşvik gibi algılayıp bildiklerini yine ve yine okuyorlar.
Ceza ve ıslah gibi iki kavram arasında kararsız kalan bir devlet, bence bunun çözümünü zor bulur.