Son dönemde Türkiye’deki dijital içerik üreticileri, farkında olmadan Google’ın oldukça dikkat çekici bir algoritmik yönlendirmesiyle karşı karşıya. Her ay Türkiye'den yapılan milyonlarca arama (Semrush verilerine göre 57 milyondan fazla trafik) doğrudan Google Translate üzerinden çevrilmiş İngilizce kaynaklara yönlendiriliyor. Üstelik bu süreç, kullanıcının haberi dahi olmadan gerçekleşiyor. Arama sonuçlarında doğrudan çıkan bu sayfalar, “translate.google.com” alt dizini içinde barınıyor ve kullanıcı, Türkçe içerik eksikliğini Google’ın kendi çeviri altyapısı üzerinden tamamlanmış halde görüyor.

Bu dinamiğin arkasında, Google’ın 2022’de duyurduğu ve Mart 2024 itibarıyla sıralama algoritmasının merkezine yerleşen “Helpful Content System” (Yararlı İçerik Sistemi) var. Sistem artık sadece içerik kalitesini değil, bu kalitenin genel kullanıcı deneyimine katkısını da değerlendiriyor. Yani artık sadece özgün ve bilgi dolu içerik üretmek yetmiyor; bu içeriğin sorguyla ne kadar örtüştüğü, kullanıcıya ne kadar hızlı ve açık yanıt verdiği, hatta sunum kalitesi gibi etmenler de belirleyici hale geliyor. Eğer sistem, yerli dilde yapılan aramaya yeterince doyurucu bir içerik bulamazsa, otoriter bir İngilizce kaynağı alıp kendi çeviri altyapısıyla kullanıcıya sunmayı tercih ediyor.

Bu mekanizma, dijital yayıncılık açısından hem etik hem stratejik soruları beraberinde getiriyor. Kullanıcı, orijinal kaynağa değil Google’ın alan adı içinde açılan bir çeviri sayfasına yönlendirildiği için gerçek içerik üreticisinin katkısı gölgede kalıyor. Aynı zamanda bu süreçte trafik, davranış verisi ve reklam geliri gibi tüm stratejik çıktılar doğrudan Google’ın eline geçmiş oluyor. İçeriği üreten yayıncı görünmezleşirken, kullanıcı kendisine yardımcı bir içerik bulduğu için bu yönlendirmenin farkında bile olmuyor.

Ancak bu tablo yalnızca bir “kayıp” değil, aynı zamanda büyük bir fırsat haritası sunuyor. Google’ın çevrilen içerikleri öne çıkarması, Türkçe web ortamında ciddi bir bilgi açığı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Sistem, bize doğrudan şunu söylüyor: “Senin dilinde yeterli kalite yoksa, başka bir dilden çeviririm.” Dolayısıyla özgün, derinlemesine ve kullanıcı odaklı Türkçe içerik üretmek, artık sadece görünürlük kazanmak için değil, dijital alanın kontrolünü elinde tutmak için de kritik öneme sahip.

Google artık sadece bir arama motoru değil, bir içerik editörü gibi davranıyor. Kimin öne çıkacağına yalnızca bağlantılara değil, o içeriğin ne kadar “yardımcı” olduğuna bakarak karar veriyor. Bu nedenle yayıncılar için oyun alanı daralmış gibi görünse de, aslında daha yüksek kaliteye yatırım yapanlar için fırsatlar hiç olmadığı kadar netleşmiş durumda. Google Translate’in araya girmesi bir uyarı niteliğinde: Eğer kullanıcıya sen yardımcı olamazsan, ben başka birinden yardım alırım.