Gerçekten intihar tatsız bir konu. Bizim dinimizde günah. Hatta Musevilikte de öyle. Bazı Avrupa ülkeleri “Ötanazi” adı altında intihara sıcak bakıyor ama konu gerçekten çok ilginç örneklerle dolu.
M.Ö. 133’de Numanatia kuşatmasının ardından kaleyi koruyanlar, başarılı olamayınca intihar etmişler.
1336’da Litvanya’da Pilenai kalesi Töton Şövalyeleri tarafından kuşatılınca Dik Margins, kaleyi ateşe vermiş ve teslim olmak yerine hepsi intihar etmiş.
1945’te Almanya’da yaşayan 900 kişi, Kızıl Ordu’nun katliamından korkarak intihar etmiş.
Gelelim bize:
Yıl 1946. Bülent Üstündağ ve eşi Müçteba Üstündağ, daha yeni kurulan Demokrat Parti’ye destek vermek üzere Ege Gazetesi’ni kuruyorlar. Bu süreçte askere giden Bülent Üstündağ, müstear isimle gazeteye yazılar gönderir. Bir yazısı da o günlerde yapılan 1946 seçimleriyle ilgilidir. Bülent Üstündağ, seçim için “Nesebi gayri sahih” yani “Babası belli olmayan çocuk” başlıklı bir yazı yazar. Devlet de o günlerde hamile olan Müçteba Hanım’ı gazetenin sorumlu müdürü olarak tutuklayıp hapse atar. Haberi duyunca kahrolan Bülent Üstündağ, izinli geldiği İzmir’de tabancayı beynine yöneltip intihar eder. Müçteba Hanım, bu acıya fazla dayanamaz. Kızını doğurduktan beş yol sonra canına kıyar. Kızı da 24 yaşında intihar eder.
Yeşilçam’ın coşkulu yılları. Suphi Kaner, henüz 33 yaşında ve kıpır kıpır bir sinema oyuncusu. Ancak alkole olan düşkünlüğü hep sorun. Film yapımcısı Nevzat Pesen, kendisini Prodüktörler Cemiyeti’ne şikayet eder ve kendisine rol verilmemesini ister. Cemiyet, kendisine ambargo uygulayınca bunalıma giren Suphi Kaner, Afif Yesari’nin evinde hap içerek intihar eder. Nevzat Pesen, bundan çok etkilenir ve birkaç yıl sonra o da hayatına kıyar.
İtalyan şarkıcı ve besteci Luigi Tenco, Kuzey Afrika kökenli İtalyan şarkıcı Dalida’ya deli gibi aşıktı. Onun için “Mi Sono İnnamorato di Te-Seni Seviyorum” şarkısını bestelemişti. Ancak mutlu değildi, intihar etti. Dalida’nın sonraki üç sevgilisi de bir şekilde canına kıydı. Dalida da 1987’de aşırı dozda ilaç alarak canına kıydı.
1978’de Guyana ormanlarında Jim Jones ve onun tarikatı “Jonestown” diye bir saçmalığı bahane ederek toplu bir şekilde intihar etti. İntihar edenlerin sayısı 1000’e yakındı.
İntihar, sevmesek de, yaşamın yaşanan bir gerçeği olarak sürüp gidiyor. Ona karşı durmak diye bir şey de yok gibi.
Maazallah
Topuklu Teyze’nin AK Parti’ye geçmesi bu partiyi çok iştahlandırdı.
Şimdi AK Parti’de “Topuklu bize geçmişse hepsi geçer” mantığı hakim. Mehmet Şimşek’le yan yana poz verdi diye, birilerini o partiye yakıştıranların sosyal medyadaki çabaları görülmeye değer.
Hemen bütün ilçe belediye başkanları bu iddianın kahramanları arasında yer alıyor.
Bunun bir “Sinir bozma “operasyonu olduğuna dair kimsenin şüphesi yok.
Haa, ola ki söylenenleri doğrulayacak örnekler yaşanır.
Her bünyede atılacak safra vardır ve bunlar da en iyi örnekleridir.
Ancak bu konunun irdelenmeye ihtiyacı vardır. AK Parti’ye geçenlerin gerekçeleri ve derinlere inilirse sebepleri tartışılmaya açıktır.
Topuklu Teyze gibi kafa karıştıran hikayeleri ile böyle bir yola başvuranların yeni adreslerinde de mutlu olmaları mümkün değildir. Çünkü AK Parti, bunları asimile ederek zaten bünyesinde yedeğe alacaktır.
Geçmişte bunun çok örneği var. Solun en solundaki Çetin Altan bile, gün gelmiş ANAP’lı olmuştur. Bir apartman dairesi uğruna kariyerini sıfırlayıp parti değiştiren yazar sayısı az değildir.
Bu marjinal örnekler, günümüze taşındığında ve bu da dedikoduya dönüştüğünde neye inanmamız gerektiği konusu hep muamma olarak kalacaktır.
5 bin lira basılmalı
Beş bin liralık baknotların basılıp dağıtılması, biliyorum moralleri bozacak ama görüyorum ki, bir ihtiyaç haline elmiş durumda.
Bankaya ya da ATM’lere toplu para yatırmak zorunda kalan esnaf ve işadamları, demet demet para ile sokaklarda yürümek istemiyor.
‘Oldu olacak, kırıldı nacak’ derler ya; bu da öyle bir şey. Bizim çoğumuzun beş bin liralık banknotla pek işi olmaz ama esnafı ve işadamlarını da düşünelim. Onların mağduriyeti önemli.
Ha bu arada banknotta Ulu Önder Atatürk’ün resminin ihmal edilmemesi de çok önemli bir beklentimiz.