İzmir futbolunda yıllardır alıştığımız bir döngü var: Sezon başında umut, sezon ortasında kriz, sezon sonunda ise “yeniden yapılanma” vaatleri… Ne yazık ki bu döngü kırılmak şöyle dursun, artık kronikleşmiş durumda. Bugün dönüp İzmir kulüplerine baktığımızda; her biri başka bir sıkıntının içinde, kimi nefes almaya çalışıyor, kimi rota değiştiriyor, kimi ise yokuş aşağı gidiyor ama freni tutmuyor.

Bu kaotik tabloda belki de tek istisna Göztepe. Son birkaç yılda yaptığı doğru hamlelerle sadece saha içinde değil, kulüp yapısında da önemli bir dönüşüm sağladı. İngiliz yatırım grubu Sport Republic’in kulübe ortak olmasıyla birlikte ciddi bir profesyonelleşme süreci başladı. Artık Göztepe’de işler kişilere bağlı değil, sisteme bağlı yürüyor. Kurumsallık lafla değil, fiilen yerleşmiş. Yatırım geliyor, planlama yapılıyor, altyapı ihmal edilmiyor. Belki de bu yüzden Süper Lig'e geri dönüş sadece sportif bir başarı değil, doğru yönetimin de bir sonucu oldu.

Ama işin öbür tarafında, aynı şehri paylaşan Altay ve Karşıyaka gibi kulüpler için tablo bu kadar parlak değil. Altay, Süper Lig’den düşmenin ardından ağır bir ekonomik krizle boğuşuyor. Transfer yasakları, kulüp içi dağınıklık, taraftarın kırgınlığı derken, bir zamanların ‘Büyük Altay’ı adeta ayakta kalmaya çalışıyor.

Karşıyaka’da da işler farklı değil. Belki tribün potansiyeli olarak hâlâ Türkiye’nin en özel camialarından biri ama bunu sahaya yansıtacak bir yönetimsel istikrar yok. Her yıl yeni umutlarla yola çıkılıyor ama kulüp ya kongre krizlerine takılıyor ya da maddi zorluklardan dolayı beklenen sıçramayı yapamıyor. Oysa Karşıyaka'nın sadece İzmir’e değil, Türk futboluna katacağı çok şey var. Yeter ki bu potansiyel doğru şekilde yönlendirilebilsin.

Altınordu ise farklı bir kulvarda yürüyor. Uzun yıllardır “biz oyuncu yetiştiririz” diyen bir kulüp modeliyle hareket ettiler. Ve bu konuda gerçekten de Türkiye’de örnek alınacak bir sistem oturttular. Şimdi ise A Takım operasyonunu devretmek, sadece altyapı odaklı bir yapıya geçmek istiyorlar. Yani kulübün geleceği için stratejik bir karar aldılar. Ne tamamen bırakıyorlar, ne de her şeyi kontrol etmek istiyorlar. Bu da aslında futbol dünyasında çok az rastladığımız bir sağduyu örneği.

İzmir futbolu çok değerli ama bir o kadar da kırılgan. Göztepe gibi doğru modeli bulanlar yukarı tırmanıyor, Altay ve Karşıyaka gibi geçmişin ağırlığını hâlâ sırtında taşıyanlar ise bu yükle daha fazla yürüyemiyor. Altınordu gibi kontrollü küçülmeyi seçenler de yeni bir futbol anlayışıyla yoluna devam ediyor. Futbol potansiyeli tartışılmaz. Ama bu potansiyel kendiliğinden başarıya dönüşmez. Akıl, vizyon, sabır ve en önemlisi sağlam yönetim olmadan hiçbir kulüp kalıcı başarıyı yakalayamaz. Şimdi artık bahanelerin değil, planlamanın zamanı. Aksi hâlde bu güzel şehir, her yıl aynı soruları sorup, aynı hayal kırıklıklarını yaşamaya devam eder.