Son günlerde Türkiye’nin farklı şehirlerinde art arda meydana gelen depremler, bir kez daha unutmamamız gereken gerçeği hatırlatıyor: Deprem bu ülkenin kaçınılmaz kaderi.
Yerin altındaki fay hatları suskun görünse de aslında hiç uyumuyor. Bizler ise çoğu zaman felaketin soğuyan acısıyla birlikte hazırlık ruhunu kaybediyoruz. Oysa deprem unuttuğumuzda gelir ve en zayıf yerimizden vurur.
Bilim insanlarının söylediği net: Küçük ve orta şiddetteki depremler olağandır, ancak bu, büyük bir depremin olmayacağı anlamına gelmez. Türkiye’nin % 92’si aktif fay hatları üzerinde, nüfusun büyük kısmı yüksek riskli bölgelerde yaşıyor. İstanbul’dan İzmir’e, Erzincan’dan Hatay’a kadar pek çok ilimiz için ciddi deprem senaryoları masada duruyor.
Yönetmelikler var ama yeterli değil
1999 Marmara depreminin ardından inşaat yönetmelikleri sıkılaştırıldı, denetimler artırıldı. Ancak hâlâ milyonlarca bina eski standartlara göre inşa edilmiş durumda. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verilerine göre riskli yapı sayısı 6 milyonu aşıyor. Bu sadece rakam değil; her biri içinde yaşayan ailelerin hayatı demek.
Kentsel dönüşüm yıllardır konuşuluyor ama süreç yavaş ilerliyor. Birçok vatandaş ekonomik nedenlerle evini yenileyemiyor. Devletin desteği şart, ama aynı zamanda bireylerin de evlerinin sağlamlığı konusunda ısrarcı olması gerekiyor.
Deprem hazırlığı bir kültür olmalı
Depremle mücadele sadece binaları yenilemekten ibaret değil. Toplumsal bir hazırlık kültürü yaratmamız gerekiyor.
- Her evde bir deprem çantası bulunmalı: su, gıda, ilk yardım malzemesi, fener, pil, yedek kıyafet, önemli evrakların kopyası.
- Aile bireyleri deprem sırasında ne yapacaklarını bilmeli. Güvenli alanlar belirlenmeli, tatbikat yapılmalı.
- Çocuklar okullarında afet bilinci kazanmalı. İş yerlerinde düzenli deprem eğitimleri yapılmalı.
- Komşularla dayanışma planları kurulmalı; çünkü afetin ilk anlarında yardım çoğu kez en yakındaki insanlardan gelir.
Depremden sonraki ilk 72 saat hayatta kalma mücadelesidir. Arama-kurtarma ekipleri yola çıkana kadar çoğu zaman insanlar birbirini kurtarır. Bu yüzden bilinçli olmak hayatla ölüm arasındaki farkı yaratabilir.
Korkmak değil, hazırlanmak kurtarır
Her deprem sonrası bir süre konuşur, üzülür, yardım kampanyaları düzenleriz. Sonra zaman geçer, gündem değişir, tehlike sanki uzaklaşmış gibi olur. Oysa fay hatları unutmaz, bekler.
Bugün küçük depremlerle sallanan şehirlerimiz, yarın çok daha büyük bir sınavla karşılaşabilir. Bu gerçeği bilerek yaşamak zorundayız. Çünkü depremi engelleyemeyiz ama yıkılmayı önleyebiliriz.
Devletin, yerel yönetimlerin ve uzmanların sorumlulukları elbette büyük; ancak birey olarak bizlerin de yapabileceği çok şey var. Binamızın sağlamlığını sorgulamak, güvenli alanlar belirlemek, aile planı yapmak, afet çantası hazırlamak, çevremizi bilinçlendirmek. Hepsi küçük ama hayati adımlar.
Bugün önlem almazsak yarın çok geç olabilir.