Sıfır otomobil satışlarında Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) yüzde 70 ila yüzde 220 arasında yükseltilmesi, otomotiv sektörünü derinden etkilemeye başladı. Bu karar, hem sıfır hem de ikinci el otomobil piyasasında fiyatlara roketleme etkisi yaratacak. Hele hele ülkemizde üretimin sınırlı, arzın talebin çok gerisinde olduğu bir ortamda, bu vergi zammı sektörü ciddi şekilde yaralayacak.
Kar topu misali
Sıfır otomobil fiyatlarının artışı, orta gelirli vatandaşın bütçesini doğrudan sarsmakla kalmayacak; aynı zamanda sektör tüm dengelerini yitirecek. Sıfır satışlardaki düşüş, üretici ve bayileri gelir kaybına uğratacak. Zira sektörün istikrarı, satış hacmiyle doğru orantılıdır. Yerli üretim yapan fabrikaları düşünün: Planlanan üretim düşerse, fabrika verimliliği geriler, istihdam azalır. Bu da ekonomide zincirleme bir etki yaratır: yan sanayi işbirlikçisi, lojistik firması, finansman sağlayan bankacılık ve sigorta sektörleri, kısacası tüm ekosistem bundan nasibini alır.
Halihazırda artan kamyonet olarak bilinen pick-up fiyatları, iş insanlarını hizmet ve mal satışlarına zam yapmaya yönlendirecek. Bir taşıma aracı 2 milyon liradan 3 milyon liraya çıkıyorsa, bu maliyet bakkaldan marangoza, nakliyeciden e-ticaret kuryesine kadar yansıyacak. Ürün sevk eden her firma, bunu maliyetine adapte edecek. Vatandaş, giderek artan fiyatlarla karşılaşacak. Fatura, doğrudan sıfır otomobile değil ama dolaylı olarak günlük harcamalara yansıyacak.
‘İkinci El’ şişecek
Sıfır araçta talep düştüğünde, tüketicinin gözü ikinci ele çevrilir. Talep artınca fiyat tavan yapar. Şu an zaten astronomik noktada seyreden ikinci el araç fiyatları, kur ve ÖTV zammıyla daha da şişebilir. Hem daha iyi durumda araç bulmak zorlaşacak, hem de “sıfır alamayan, ikinci ele yönelsin” tarzı söylemler de tarih olabilir.
Diğer yandan zam sonrası devletin ÖTV geliri artacağı düşünülebilir ama sıfır otomobil satışı düşerse, bu hesap ters teper. Vergi oranını yükselttiğinizde satış hacmi düşerse, gelir artmaz; hatta azalır. Unutulmamalı; sabit bir vergi oranı fazla gelirse hacim düşer, hacim düşerse vergi geliri düşer. Oran çok artıp fiyat yükseldi mi işler durur; alabilen olmaz. Dolayısıyla vatandaş bu kadar vergi yükü altına girmek istemez; sonuçta da devlet eldeki vergiden bile olabilir.
Bu düzenleme direkt olarak orta gelirliye, dolaylı olarak da dar gelirliye dokunur. Zaten zorluk yaşayan dar gelirli için taşıt, iş ve sosyal hareketlilik özgürlüğüdür. Fiyatlar arttıkça, aracını değiştiremeyecek veya yenisini alıp eskitemeyecek. Böylece aileler, taşınma, sağlık, eğitim ve çalışma imkanlarında dezavantajlı hale gelecek.
Fiyatlar uçacak
Sektöre yüklenen bu vergi bombası hem pazarı hem vatandaşı vuruyor. Sıfır araç satışları düşecek, ikinci el uçacak, fiyatlar fırlayacak, vergi kaybı yaşanacak. Pekii, ortada bir fayda var mı? Hayır. Bu karar “siyasi bir hamle” olarak tarihe geçebilir ama ekonomi kısmında firma ve vatandaş yükü ortada. Dinamit derken abartmıyoruz: bu dinamit patlayacak ve hepimizin bu enkazın altında kalabiliriz.
Bu kriz ortamında devlete ve sektöre önemli görevler düşüyor:
1. Kademeli vergi sistemi uygulanmalı. Yani motor hacmi, yakıt tipi, çevresel etki kriterleri dikkate alınarak vergi oranı makul seviyede tutulmalı.
2. Döviz dengesi kurumsal destek ile korunmalı. Sanayici yabancı kur riski olmadan üretim planı yapabilmeli.
3. İkinci el kayıt sistemi mevcut haliyle tutarlı gözlemlenemiyor. Ticarî platformlarda şeffaf, gerçek veri temelli bir sistem ile fiyatlar kontrol altına alınmalı.
4. Hibrit ve elektrikli araçlara yönelik vergi teşviki, düşük gelirli halka ulaşabilecek şekilde genişletilmeli.