Jeopolitik risklerin tırmandığı bir dönemde, yatırımcının pusulası yine altını gösterdi. Ancak bu kez tablo eskisi kadar net değil. İsrail-İran hattında alevlenen gerilim, Rusya-Ukrayna savaşıyla büyüyen Batı-Doğu kutuplaşması, Çin'in Tayvan üzerindeki baskısı ve Orta Doğu'da dinmeyen çatışmalar… Tüm bu gelişmeler, klasik olarak “güvenli liman” kabul edilen yatırım araçlarını bir kez daha gündeme getirdi. Peki, ne değişti? Ne aynı kaldı?

Altın her zaman olduğu gibi kriz anlarında sığınılan bir liman oldu. Ons fiyatı, savaş söylentilerinin gölgesinde 3 bin 370 doları buldu. Ama bu sefer farklı bir dinamik devredeydi: Merkez bankalarının agresif faiz politikaları. ABD Merkez Bankası'nın faizleri uzun süre yüksek tutacağına dair beklentiler, altının çok daha fazla yükselmesinin önüne set çekti. Yani korku arttı ama altın sadece temkinli bir yükselişle karşılık verdi.

Dolar ise bir başka denklem. Güçlü kalmaya devam ediyor ama bu güç, küresel istikrarsızlıktan değil; faizin cazibesinden kaynaklanıyor. Gelişmekte olan ülkelerden çıkan para, yeniden ABD’ye akıyor. Bu da bizim gibi kırılgan ekonomilerde döviz talebini artırıyor. Kur, sanki her an bir tırmanışa geçecekmiş gibi bir izlenim veriyor ama kontrollü bir şekilde tutulmaya çalışılıyor. Fakat unutmamak gerekir ki; piyasa eninde sonunda kendi yolunu bulur.

Borsa cephesinde ise durum daha karmaşık. Bir yandan jeopolitik risklerin baskısı, diğer yandan seçim sonrası ekonomiye dair belirsizlikler… Yatırımcı tereddüt içinde. BIST 100 zaman zaman toparlansa da, yabancı yatırımcının net bir şekilde döndüğünü söylemek için henüz erken. İçeride enflasyonla mücadele, dışarıda ise siyasi tansiyonların yarattığı belirsizlik, risk iştahını törpülüyor.

Yatırımcının bugünkü ruh hali “ne altın, ne dolar, ne borsa” noktasında. Herkes bir diğerinden medet umuyor ama hiçbiri yeterince güven vermiyor. Güvensizlik, ekonomik verilerden çok siyasi atmosferin şekillendirdiği bir duyguya dönüştü. Ekonomideki belirsizlik kadar, diplomasideki puslu hava da yatırımcının önünü görememesine yol açıyor.

Sonuç mu? Belirsizlik, artık yeni normal. Güvenli limanlar bile tartışmalı. Yatırımcının artık sadece neye yatırım yapacağı değil, hangi riski göze alacağı da önemli. O yüzden bu dönem, “kazançtan çok koruma” dönemi. Paranın kendisini saklama çabası, büyüme arzusunun önüne geçmiş durumda.

Çünkü artık sadece altın değil, korku da değer kazanıyor.