Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, enflasyon tehdidi gördüğünde faiz oranlarını artırır. Amaç toplam talebi kısarak, satın alma gücünü azaltmaktır. Böylece enflasyon da düşme eğilimine girer. Teori böyle diyor…
Ya satın alma gücü düşünce piyasalar durgunlaşırsa… Kredi faizleri yükselir, talep düşerse… Devamında üretimde bir yavaşlama, doğrudan istihdamı etkilerse ne olur? Buna işsizlik rakamlarının eklenmesi hiç de istenen bir şey değildir.
Merkez’in geçen haftaki gündemi faiz artışı idi. Piyasaların merakla beklediği faiz kararı açıklandı. Merkez Bankası, 23 Kasım 2023 Perşembe günkü toplantısında, politika faizini 500 baz puan artırma kararı aldı. Son kararla birlikte faiz oranı % 35'ten % 40'a çıktı.
Şimdi piyasalar 2024 için öngörülen % 36 enflasyon rakamının gerçekleşmesini konuşmaya başladı. Mevcut enflasyon ile beklenen enflasyon arasındaki bu fark politika faizine nasıl yansıyacaktı? Şimdiki görünüm reel faiz olarak enflasyonun üstüne çıkan bu faiz artışının, bir beklenen etki oluşturması gerekmektedir.
İlk etki dezenflasyona dair gelişen kararlı tutumun, Merkez Bankası’na olan güveni tazelemesi yönündedir. İkinci olarak bu güvenin uluslararası aktörler tarafından fiyatlanması ve risk primlerinin (CDS) düşmesi yönündedir. Son olarak elbette içeride de politikaların sonuç vermesi ve enflasyonun düşmesi yönünde bir durum yaşanması gözlenmelidir.
Faiz ve sermaye hareketlerinin birlikte yönetilmesi konusu her zaman mümkün bir durum değildir. Özellikle döviz kurunun da hareketli olduğu dönemlerde dövizi faizle baskılarken, öte yandan kredi maliyetlerinin piyasa kırıcı etkisini ihmal etmemek gerekir.
Kısaca enflasyon ve dövizdeki yükseliş faizle bir ölçüde bloke edilmiş olsa bile bunun maliyetlere yansıyan fiyatlar genel seviyesini yukarı doğru hareketlendirmesini göz ardı etmemek lazımdır. Ekonomideki pek çok politikanın bir zaman maliyeti olduğu ve belirli bir dönemi de gerektirdiği önemli bir husustur.
Yüksek maliyetler işletmeler için yüksek kredi maliyetlerine sebep olurken, tüketici kredilerindeki artış, satın alma gücünü azaltır. Bu durum talebi kısarken, satışlarda azalma ve stok artışları yönüyle başka bir istenmeyen durumun da habercisi haline dönüşebilir: İşsizlik.
Dünyanın içinden geçtiği durumu da göz önüne almak gerek… Devletin vergi ve benzeri yükümlülükleri bu amaçla kullanması da önemlidir. Üretim yanlısı ve piyasaları, işletmeleri destekleyici bir ekonomi politikası, maliye politikası araçlarını kullanmak suretiyle de iyileşecektir. Aksi takdirde salt para politikası yanlı yüksek faiz uygulaması daralma ve tıkanmaya da yol açabilir.
“Merkez” harekete geçince
Prof. Dr. İbrahim Attila Acar
Yorumlar