Tepki siyasetine mayası tutmuş en iyi örnek Demokrat Parti’dir.

1940’lı yılların ortasında tek parti döneminde CHP, “Açık oy, gizli tasnif” modelini savundu.

Bunun gerekçeleri vardı. Terakki Perver Cumhuriyet Fırkası ve Cumhuriyet Serbest Fırkası denemeleriyle Türkiye’de demokrasiyi hayata geçirmek için zaman çok erkendi.

Demokrat Parti, iktidar olduğunda “Son söz milletindir” diyordu ama 1958’e gelindiğinde öyle olmadı; Adnan Menderes’in en yakın arkadaşı, ilk Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu, 1958’de günün şartlarını göz önüne alarak Hürriyet Partisi’ni kurdu. Maya tutmadı, partisini kapatıp DP’ye döndü.1971’de Ferruh Bozbeyli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin son derece saygın bir başkanıydı ama Adalet partisi üyesi olmasına rağmen Süleyman Demirel’e karşıydı.

“Dosyalı Muhalefet” harekatıyla partisinden ayrılıp Demokratik Parti’yi kurdu.

Kurduğuna kısa sürede pişman oldu ve aslına döndü.

Bu ve benzeri örnekler sonraki yıllarda çokça görüldü. MHP’den Muhsin Yazıcoğlu, bir parti çıkardı. Keza Erbakan Adalet Partisi’nden.

Tepki particiliği, hep cılız filizler verdi. Bunlardan ‘babaç bir parti’ çıkmadı.

1641532066 77480A

Bugün Gelecek, Memleket, Yeniden Refah, DEVA, Demokrat Parti gibi tepki partileri, bu zihniyetin ürünleridir ve iktidar olmaktan çok tepki üzerine oluşmuş siyasi kuruluşlardır.

Bunları asla yabana atamayız. Bunlar, iktidar olmayacaklarını bildikleri için ağızlarında bakla ıslanmaz. Her şeyi dobra dobra söylerler.  Eleştirilerini sınırsız yaparlar ve hep de doğruyu aktarırlar.

Böyle partileri, ‘Küçük parti’ diye tanımlayıp küçümsemek doğru olmaz. Doğru olan; onların söylediklerine hiçbir ön yargı sunmadan kulak vermektir.

Demokrasi, onların sunduğu bir zenginliktir.

Liste tartışmaları

Belediye meclisi aday listelerinin hazırlanmasında; nedendir bilinmez, başkan adaylarının fikri alınmaz.
Orada ‘büyükler’ diye adlandırdığımız abilerin kararı rol oynar. O abilerin; bu listelerin hangi kıstasları kullanarak oluşturdukları hem malum hem de muammadır. Malumun içeriği çirkinliklerle doludur. Muammanın içeriği ise ‘Dengeler teorisi’ ağırlıklıdır ve o da kendi içinde bir başka muammadır.
Mahalli seçimlerin iki önemli yarışçısı var; CHP ve Ak Parti.
İkisinde de aynı sıkıntı.
CHP listelerinde başkan adayına danışarak alınmış tek isim yok. 
AK Parti listelerinde; partiden kovulmuş isimler var.
İl merkezleri, itiraz eden ilçe başkanlarının mekanı haline geldi.
Hiç kimse, bu listeleri içine sindiremiyor.
Ama sonuç alamadılar, boyunlarını büküp geldiler.
Sandık, bu hataların eksperi olacaktır. Kim, nerede hangi hatayı yapmış, ortaya koyacaktır. 
Ve her siyasi parti, yapılan o hataların sorumlularını tanıyacaktır.
Bu yapılmazsa, aynı düzen devam edecek ve yapılacak bir şey de olmayacaktır.

Bülent Ersoy logaritması

Logaritmanın ne olduğunu araştırırsanız, kafanız nasıl karışırsa Bülent Ersoy’un durumu da odur.
Onunla ilgili basında ilk haber yapan biri olarak, gençliğini, babasını, cici babası Cahit’i tanıyan biri olarak söylüyorum ki, Bülent Ersoy bugün bir muammadır ve onu çözmek mümkün değildir.
“Diva” deyip  onu övenlerin kendisine hiçbir uyarısı yok. Olduğu gibi kabul ediyorlar.
Ve böyle bir model dünyada yok.
Bu logaritma, Türkiye’nin en güzel sesine sahip bir isimle uyuşmuyor, çözümü zorlaşıyor.
Ve Bülent Ersoy, bir model olmaktan uzaklaşıyor, bir abstre kimliğe bürünüyor.
Onun sesine hayran olanların kabullenemediği de budur ve onun bunda ısrar etmesinin esbabı mucizesi nedir, asla öğrenilemeyecektir.

İBRAHİM ORMANCI

Yağmur yağar taş üstüne. Zamlar yağar baş üstüne. Mevlâm takat ver kuluna!
***
Hakem hatalarına kafayı taktığımız kadar, memleketin sorunlarına kafayı takmıyoruz!
***
Tanrıdan istedim bir dilek. Soframızda, eti, sütü, terayağını da görek!
***
Bizim mahallede herkes Muhtar ve Muhtar Azası Adayı. Bir ben seçmen kaldım!
***
Ne dini ne de kini siyasete alet etmeyelim!