Bazı vedalar suskun başlar; gürültüsüz, içe dönen, yalnızca iz bırakan bir gece gibi. 11 Haziran 2025 akşamı, Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda, “Zengin Mutfağı” adlı oyunun 400. temsili oynandı ve ardından Şener Şen bir cümleyle oyunculuk serüvenine nokta koydu: “Hayır, bitti.”

Tam 61 yıl… Tiyatrodan sinemaya, televizyondan yeniden sahneye uzanan bir zaman çizgisi. İtiraf edelim: Şen’in kararını duymak şaşırtmadı belki ama buruktu. Zira uzun süredir yeni teklifleri geri çeviriyordu; “Zengin Mutfağı”ndaysa, bu kez sona erişini, yalnızca tebessümle ama kesinlikle işaretlemiş oldu.

Bu sessiz veda, ne sağlık gerekçesine ne de zorunluluklara dayanıyor. 83 yaşında bir sanatçı; fiziksel hali yerinde, pandemi sürecini atlatmış, o sahnede hâlâ canlı bir duruş sergiliyor. Şen’in söylediği gibi: “Kararım tamamen kendi isteğim.” .

Onun bir projeyi benimsemesi için heyecan duyması gerekirdi. İşte bu heyecan artık eskisi gibi değil. “Bana uygun bir proje gelirse dönerim” diyor olsa da, bu türden “uygun” bir heyecan henüz kapıyı çalmadı. Ve belki de bu sessizlik, onun sanat anlayışına olan saygısının bir göstergesi: Kalitenin, hissin peşinden gitmek.

Adana’da doğan, İstanbul’da tiyatroya çağrılan ve ardından Yeşilçam klasikleriyle Türk sinemasına damgasını vuran bir sanatçıydı o. “Hababam Sınıfı”, “Kibar Feyzo”, “Tosun Paşa”, “Züğürt Ağa”, “Muhsin Bey” ve “Eşkıya”… Bu yapıtların her biri, onun çok katmanlı bir anlatıcı olduğunu gösterdi. Bu son oyunla da tiyatroya veda etti; sahneyle bir kez daha aynı sayfada buluşarak ama vedasını da usulünce yaparak.

Usta, ne yapımcıların beklentisine teslim oldu ne de popülerliğin cazibesine kapıldı. Ayakta kalmanın değil, bıraktıklarıyla var olmanın peşindeydi. Şöhretten kaçtı; sınırlarını çizdi. Özel yaşamını medyadan korudu, rolünü yapan karakterlerle bizi düşündürdü, güldürdü, hüzünlendirdi.

Bu vedanın en büyük etkisi sanırım şu oldu: Şener Şen, basitçe bir sanatçı değil, okuldu. Zamanın içinde kaybolan bir figür değil; zamana çizgi çeken bir isimdi o. Sahneyi indirirken bile bilgeliği bıraktı. Aradığı heyecan bitince susmayı bildi.

Bugün, o kapı kapanırken, biz geride kalan izlere bakıyoruz. O iz ki görüntüler, replikler, jestlerle dolu. Ve bir ışık hâlâ sönmedi: sanatına sadakatle yaklaşan bir ustanın ışığı. Perde indi belki ama kalbimizde aydınlık kaldı.

Şener Şen, teşekkür ederiz… Size yakışan duruş için, verdiğiniz emek için, bize tanıttığınız karakterler için… Gidiyorsunuz ama ardınızda kalbin tam merkezine düşen bir mührü bırakarak. Sessiz bir veda, düzgün bir yaşamın, derin bir iz bırakabilmenin ne olduğunu bize öğretmiş oldunuz.