Hepimiz çay demliyor, ekmek kızartıyor ve “Ay, yine nasıl geçti anlamadım!” diye hayıflanıyoruz. Ama dur bir dakika: Geçen ne? Ya da nereye geçiyor? İşte tam da burada fizikçiler, filozoflar ve “yarınki işi dünden bitirmeye” çalışan hepimiz, büyük bir bilmecenin kıyısında buluşuyoruz: Zaman gerçekten akıyor mu, yoksa biz mi kendimizi akıntıya kaptırdık?
Kuantum kâhinlerinden Julian Barbour, “Time is an illusion” diyerek kahvemizi soğutmuştu. Ona göre evren, akıcı bir film şeridi değil; sonsuz sayıda “AN” karesi içeren, devasa bir fotoğraf albümü. Her karede evren bütünüyle “donmuş” durumda. Bizim “geçmişten geleceğe” diye adlandırdığımız şey, aslında albümde sayfa çevirmekten ibaret. Çevirirken sarı post-it’ler düşüyor, biz de onlara “anı” diyoruz.
Einstein’ın görelilik teorisi devreye girince, zaman ve mekân — yani “dört-boyutlu apartman” — birbirine iyice yapıştı. Eternalist bakış açısı şöyle söyler: “Geçmişin üçüncü katında, geleceğin çatı katında oturan komşuların hâlâ hayatta.” Biz yalnızca asansördeyiz ve hangi katta durduğumuzu “şimdi” diye adlandırıyoruz. Bütün katlar, bütün daireler orada; ışığı sönmeyen tek yer asansör göstergesi.
Blok evren fikri sana fazla “kaderci” geldiyse, Growing-Block teklifim var: Geçmiş katları bitmiş, gelecek katlarına hâlâ tuğla dizilen enerji dolu bir şantiye. Her yeni anı yaşadıkça geleceğin odaları kuruluyor. Yani müteahhit hâlâ çalışıyor; ama hangi projede olduğumuzdan emin mi, kim bilir? “Evin tüm katları hazır” teorileri hoş, ama neden sabah kahveni içmeden önce pişiremiyorsun?
Cevap, entropinin o çok meşhur yükselişi. Termodinamik zaman oku diyor ki: Evren düzensizliğe bayılır; sıcak kahve soğur, ancak soğuk kahvenin kendiliğinden ısındığı hiç görülmez. Biz de bu tek yönlü düzensizlik artışını “zamanın yönü” diye tercüme ediyoruz. Belki blok evren var, ama entropi blokta kural koyan apartman yöneticisi gibi: “Bu kapıdan geri dönüş yok!”
Bazı kozmologlar “Başlangıç yok, son da yok; evren sırayla dönüp duruyor” diyor. Döngüsel modeller göre evren bir kozmik döner: Dilimini kesiyorsun, biraz sonra yine aynı şekil oluşuyor. Aynı anlar geri gelir mi? Kim bilir—belki de bu yazıyı sonsuza dek tekrar okuyacaksın. Zaman akmıyor olabilir, fotoğraf albümü, blok apartman veya döngüsel döner olabilir. Fakat göz kırptığın her seferinde bilinç perdesi kapanıp açılıyor—ve o aralıkta hikâyeni anlamlı kılan tek şey, senin seçtiğin kareye bakma biçimin.
Zaman mı akıyor, biz mi sürükleniyoruz?
Melih Yonsel
Yorumlar