Kütüphanemin en köşesinden göz kırpan o zarif ciltli kitap, birkaç gün önce yeniden elime düştü. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın özenle çevirdiği Shakespeare oyunlarından Romeo ve Juliet. Her ne kadar hikâyesini defalarca dinlemiş, sahnelenmişini izlemiş, hatta lisede sınav sorusu olarak çözmüş olsak da... Shakespeare’in kaleminden dökülen sözcükler, her okumada bambaşka duygulara açılan kapılar aralıyor.
Romeo ve Juliet, yüzeyde sadece bir aşk hikâyesi gibi görünür. Fakat satır aralarında dolaşırken, kaderle inatlaşan gençliğin cesareti, aile büyüklerinin bitmeyen kini ve zamanın acımasızlığıyla karşı karşıya kalıyoruz. Shakespeare burada yalnızca iki gencin hazin sonunu anlatmaz; bir toplumun suskunluğunu, bir dönemin sevgisizliğini, bir geleneğin katılığına yenik düşen aşkı dile getirir.
Türkiye İş Bankası Yayınları’nın metni, sade ama etkili bir Türkçeyle sunulmuş. Bu, özellikle Shakespeare gibi dili ağır bir yazarı anlayabilmek için çok kıymetli ve diğer çevirilere göre ise çok daha kolay anlaşılır. Çeviri, eserin büyüsüne zarar vermeden bizleri 16. yüzyıl Verona’sına götürüyor. Juliet’in balkon sahnesindeki içli haykırışları, Romeo’nun aşk uğruna göze aldığı tüm çılgınlıklar… Her biri bize hem gençliğimizi hem de sevmenin, sevilmenin nasıl yücelten ama bir o kadar da yaralayıcı bir şey olduğunu anlatıyor.
Oyun boyunca fark ettiğim bir başka detay ise, Shakespeare’in zaman kavramıyla oynayışı. Her şey öyle hızlı gelişiyor ki... Daha birbirlerinin adını dahi yeni öğrenmişken evlenmeye karar veren iki genç... Bizi şaşırtan bu hız, aslında gençliğin ateşini ve zamana karşı verilen mücadeleyi anlatıyor. Bugünün dünyasında da gençler çoğu zaman aynı hızla karar veriyor, aynı yoğunlukta yaşıyor. Belki de Romeo ve Juliet’in öyküsünü bu kadar zamansız yapan şey tam da bu evrensellik.
Benim için Romeo ve Juliet, sadece bir edebi eser değil. Bir aynaya bakmak gibi. Aşkın ne kadar saf, dünyanın ise ne kadar hoyrat olduğunu anlatan bir belge. Ve Shakespeare’in ölümsüz kalemiyle yazılmış olması, bu belgeyi hem edebi hem de insani bir miras haline getiriyor.
Bazı kitaplar vardır, bir defa okunur ve rafa kaldırılır. Ama Romeo ve Juliet onlardan değil. Her yaştan okuyucunun başka bir duygusunu, başka bir kırılma anını bulabileceği bir klasik. Aşkı yüceltirken, insanlığın bitmek bilmeyen çatışmalarına da ayna tutuyor.
Kitabı kapattığımda, içimde ince bir sızı kalıyor. Belki genç yaşta kaybedilen hayatlara, belki dile gelmeyen duygulara... Ama en çok da, yüzyıllar geçse de insan kalbinin özünde değişmeyen o saf sevgiye ait bir sızı…