Sağdan sola üç harfli: "bir terör örgütü!" Bizim yaş grubu iyi bilir. Kare bulmacalarda sıkça karşımıza çıkan bu sorunun cevabı o zamanlar IRA’ydı. Ama bulmacanın ötesinde, bu üç harfin arkasında binlerce canın yitirildiği, toplumsal huzursuzluğun, ekonomik kaybın ve kaosun acı gerçeği yatıyordu.

Yirmi beş yıl süren çatışma, 3200'den fazla ölü, on binlerce yaralı ve kuşatılmış bir toplum... Kuzey İrlanda ile İngiltere arasında süregelen bu şiddet sarmalı, yalnızca kanlı eylemler ve askeri operasyonlarla sınırlı değildi. Savaşın bilançosu kırmızı mürekkeple yazılır, bedeli ise yaşamlarla ödenir. Bu çatışma, aynı zamanda demokrasinin sınandığı, kamuoyunun şekillendirdiği ve ekonominin belirleyici rol oynadığı çok katmanlı bir mücadeleydi.

İngiltere, 25 yıl boyunca Kuzey İrlanda’da süregelen terörle mücadele etti. IRA’nın 3200 kişiyi öldürdüğü, binlerce kişiyi yaraladığı bu dönemde güvenlik güçleri başarısız oldu, ciddi kayıplar verdi ve bölgede barış sağlanamadı. Ancak, IRA’nın birdenbire silahlı faaliyetlerini durdurup ateşkes ilan etmesi tüm dünyayı şaşırttı.

İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA), yıllarca süren silahlı direnişiyle İngiliz devletine ciddi kayıplar verdirdi. Ancak beklenmedik şekilde ateşkes ilan etti. Kalem isyanın kılıcından güçlü olabilir. Bu karar, yalnızca askeri baskının değil; siyasi diyalog kanallarının açık tutulması, toplumun savaş yorgunluğu, uluslararası baskılar ve ekonomik girişimlerin ortak etkisinin bir sonucuydu.

Toplum üzerindeki sürekli korku ve yıkım insanları birleşmeye zorladı. Bu toplumsal bıkkınlık, sivil yürüyüşler ve gösterilerle kendini ortaya koydu. Barış, çatışmanın yokluğu değil, anlayışın varlığıdır. Her iki tarafın da terörü farklı yollarla reddetmeye başlaması, ateşkesin ilan edilmesi için çok önemli bir zemin hazırladı. Sivil toplumun bu baskısı, siyasi süreçleri doğrudan etkiledi.

İngiliz hükümeti, aniden teslim olmaya zorlanan bir tavır takınmadı. Askeri operasyonları kesmedi, kararlılıkla terörle mücadeleye devam etti. Aynı zamanda siyasi çözüme açık kapı bırakmayı tercih etti. Politikanın satranç oyununda, bazen şahın daha güvenli bir kareye taşınması gerekir. Terör örgütünün siyasi kolu Sinn Féin ile gizli görüşmeler yapıldı. Bu süreçte konuşmalar yavaş yavaş başladı ve güven inşası sağlandı. Politik liderler ve İngiliz yetkililer, hem sıkı müdahaleyi sürdürdü hem de demokratik yollarla taleplerin dile getirilmesine olanak tanıdı. Bu ikili strateji, terörün sona erdirilmesinde en kritik unsurlardan biri oldu.

Kamuoyunun barış yönündeki iradesi, terörle mücadelede dönüştürücü bir güçtür. Halkın sesi, tarihin derslerinin yankısıdır. İngiliz halkı ve Kuzey İrlanda toplumu, artık savaş istemediğini yüksek sesle dile getirdi. Halkın bu ortak tavrı, siyasi aktörleri masaya oturmaya zorladı. Bu noktada, IRA’nın siyasi uzantısı olan partilerle yürütülen görüşmeler kritik rol oynadı. Siyasi çözüm, silahlı mücadelenin önüne geçti.

İngiltere, sadece askeri operasyonlarla yetinmedi; hatalar da yaptı. Medya sansürü, sert yasalar ve demokratik hakların kısıtlanması uzun vadede ters tepti. Özgürlüğün bedeli sonsuz uyanıklık, sonsuz kısıtlama değil. Devletin meşruiyeti tartışılır hale geldi. Bu süreç, güvenlik ve özgürlük arasında kurulması gereken hassas dengeyi açıkça gözler önüne serdi.

Kuzey İrlanda’daki süreçte Amerikan tarafının yaklaşımı da kritik rol oynadı. Amerika’da yaşayan İrlandalılar, güçlü bir lobi oluşturarak Kuzey İrlanda sorununa müdahil oldular. Nitekim 14 Amerikan başkanının İrlanda kökenli olması, bu lobinin siyasi etkisini artırdı. Para konuşur ve bu durumda barış fısıldadı. ABD’deki irili ufaklı şirketlerin bölgede yatırım yapacağını açıklaması, Kuzey İrlanda’daki şiddetin sona ermesi için somut bir teşvik oluşturdu. Ekonomik yatırımların gelmesi için "önce terörsüz ortam" şartı kondu. Özellikle Coca-Cola gibi dev firmaların bölgeye yatırım yapacağını duyurması, ekonomik açıdan bölgeyi köşeye sıkıştırdı ve IRA’nın ateşkesi ilan etmesinde önemli bir etken oldu.

İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun saldırılarını durdurması dünya çapında şaşkınlık yaratmıştır. Barış, geceye sızan bir hırsız gibi beklenmedik bir anda geldi. Ancak birdenbire olmamış, uzun yılların birikimi, siyasi, toplumsal ve ekonomik faktörlerin karmaşık bir etkileşimi sonucu gerçekleşmiştir. Kamuoyundaki kararlılık, İngiltere’nin kararlı askeri duruşu ama aynı zamanda siyasi sürece verdiği destek, sert yasaların esnetilmesi ve uluslararası yatırımların etkisiyle ateşkes mümkün olmuştur. Bu süreç, sadece Kuzey İrlanda için değil, terörle mücadele eden diğer devletler için de önemli dersler içermektedir.

Barışın sürpriz ortağı ise ekonomiydi. Refah, barışın sessiz elçisidir. Amerika’daki İrlanda diasporasının Kuzey İrlanda’ya yatırım için şiddetin durdurulmasını şart koşması, süreci hızlandırdı. Ekonomik kalkınmanın barış üzerindeki etkisi net biçimde görüldü.

Barış süreci sağlanırken; Kamuoyundaki bıkkınlığı doğru kanallardan yönetmek, askeri operasyonlar devam ederken siyasi kapıyı açık tutmak, yasakları ve sert tedbirleri kaldırmak, demokratik kurallara bağlı kalmak, uluslararası ilişkiler ve çıkarları kullanarak örgüt üzerinde baskı kurmak siyasi satranç oyununun olmazsa olmaz kuralları içerisinde yer aldı. 

Teröre karşı savaşta silahlar sadece kurşunlar değil, oylar ve banknotlardır. Bu prensiplerin bütüncül bir şekilde uygulanması, terörle mücadelede başarıyı artırmaktadır. 

25 yıl boyunca devam eden kanlı çatışmanın ardından, Kuzey İrlanda ve İngiltere, karmaşık ve çok katmanlı bir sürecin sonunda terörün sonlandırılmasını sağladı. Bu mücadelede tarihsel, sosyal, politik, askeri ve ekonomik öğeler iç içe geçmiş, başarı da ancak tüm bu alanlarda eşzamanlı ilerlemelerle mümkün olmuştur. Barış bir varış noktası değil, bin uzlaşının yolculuğudur. Bu süreç, terörle mücadelede alınması gereken dersleri vurgulayarak, diğer ülkelere de yol gösterici bir rehber sunmaktadır. Terör sorununun sadece güçle değil, strateji, diplomasi, toplum ve ekonomi bütünlüğüyle çözülebileceği mesajı verilmiştir.

Kuzey İrlanda örneği, terörle mücadelede dört unsurun birlikte işlemesi gerektiğini gösteriyor: Askeri baskı, siyasi diyalog, kamuoyu iradesi ve ekonomik kalkınma. Bu dört sütun üzerine inşa edilen barış, yalnızca Kuzey İrlanda’ya değil, benzer sorunlarla boğuşan tüm ülkelere ışık tutuyor. Artık tüm ülkelere ışık tutacak başka bir örnek daha var…