Besin değeri ve faydaları ile sıkça gündeme gelen ve benzerlerine kıyasla oldukça özel bir meyve olan avokadoyu bugünün “süper gıdası” yapan serüven, Honduras’ın batısındaki El Gigante mağarasında ortaya çıkarılan 11.000 yıllık çekirdeklerle yeniden yazılıyor olabilir. Texas A&M Üniversitesi’nden bir grup antropolog, mağara veya kaya sığınağı olarak nitelendirebileceğimiz bu alanda buldukları fosilleşmiş kabuk ve çekirdekleri radyokarbon yöntemiyle tarihlendirerek bölge insanlarının avokadoyu mısır, fasulye ve kabaktan çok daha önce yönlendirmeye ve kültürleştirmeye başladığını ortaya koydu. Dev tembel hayvanlar gibi canlıları kapsayan ve Amerika Kıtası’nda bazı bitki türlerinin yayılımında etkili olan megafaunanın yok olmasıyla dağılımının sekteye uğradığı tahmin edilen bu meyve, belirli bir dönemden sonra insanoğlunca yayılarak günümüze dek gelmiş gibi görünmekte. İnsan eli ile ilerleyen bu süreçte meyvenin kabukları kalın, çekirdekleri küçük ve eti yağlı olan türleri çoğunluk haline getirildi. Başka bir deyişle, avokado insan eliyle evrildi ve bugünkü formlarına bu yavaş fakat etkili müdahaleyle kavuştu.
Araştırmacılar, bugün devasa bir endüstri olan küresel avokado üretiminin genetik açıdan son derece sınırlı bir havuza, yani neredeyse sadece "Hass" çeşidine dayandığını hatırlatıyor. Bu da iklim değişikliği ve bitki hastalıkları gibi tehditler karşısında ciddi bir kırılganlık yaratma potansiyeline sahip. Yapılan analiz ve yorumlara göre, geçmişteki genetik çeşitliliği yeniden keşfetmek ve bunu yeni türlerle harmanlamak, geleceğin dirençli ve sürdürülebilir avokadolarını yaratmanın anahtarı olabilir. El Gigante mağarasında yapılan avokado tarihlemeleri ve türleri göz önünde bulundurulduğunda eski insanların belirli özelliklere sahip avokado türlerini tercih ederek domestikasyon çabalarını bu yöne kanalize ettikleri ortaya çıkıyor ve hayatta kalma temelli insan mantığının pragmatik yönü dikkat çekiyor.
Merkez üssü olarak anılan Orta Amerika’daki ilerlemelerin ardından avokadonun tarihsel coğrafyası yalnızca doğduğu yerle sınırlı kalmamış. İlk modern bahçelerden Kaliforniya ve Şili’nin endüstriyel plantasyonlarına, oradan da Kolombiya, Peru ve Kenya’nın yüksek rakımlı tropik alanlarına yayılarak büyüyen ve globalleşen bir endüstri oluşmuş. Bugün dünyada en çok avokado üreten ülke hala küresel pazarın üçte birine yakınını tek başına karşılayan Meksika ve ardından gelen ülkeler ise Kolombiya ve Peru olmakla beraber, tüketimde de yine Meksika liderliği elinde tutuyor. ABD, Kolombiya ve Dominik Cumhuriyeti gibi ülkeler hem üretimde hem iç tüketimde yüksek sıralarda bulunan ülkeler arasında.
Günümüze gelişine dek beşerî seçimlere uğramış canlı türlerinin kökenlerini ve tarihçelerini öğrenmek ve anlamak, seri ve toptan üretim endüstrilerine bağımlı modern dünyamızın karşılaşabileceği problemlere karşı hazırlıklı olmak açısından oldukça büyük bir önem taşıyor. Belki de geleceğin tarımı, bugünün dünyasına daha uygun, ancak geçmişte değeri bilinmemiş veya uygun görülmeyerek yitip giden türlerin keşfiyle ilerleyecek olabilir.