Grev, hem anayasal, hem de sendikal bir hak.

Çalışanın ekonomik statüsünü koruyabileceği tek güç, sığınacağı tek liman.

İzmir’de yaşanan grev olayı, geçmişte yaşananlar gibi açık bir hak arayışıdır.

Bunda hemfikiriz.

Ancak, geleneksel grev uygulamalarında nedense faturayı hep halk ödüyor.

Şu mantıkla:

“Kenti yöneteni sen seçtin. Şimdi sonucuna katlan”

Ancak bu mantıkla, grev uygulayıcısının kulağını çektiği halkın, sonunda onun karşısına dikildiğini de unutmamak lazım.

Ekonomik zorluklar, derin yoksulluk gibi nedenler malum. Ama belediyelerin de içine düştüğü durum ortada.

İzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde grev yapanların maaşları küçümsenecek bir rakam değil. Belediye, elbet fazlasını vermek ister ama bunun da bir sonucu vardır ve o sonuç yine çeşitli zamlarla vatandaşa dönüşün ta kendisidir.

Günümüzün sendikacıları, ülkesini seven düzgün insanlar. Sendika ağalığına dönüştüren çok az örnek dışında hem işçisini, hem de o işçinin çalıştığı kurumun çıkarlarını dengede tutmak için çaba sarf ediyorlar. Ama iddialar öyle ki, bazı işçiler tarafından tehdit ediliyorlar, tartaklanıyorlar. Azarlanıyorlar.

Keşke bu toplu iş sözleşmeleri halka açık yapılsa. Keşke vatandaş gerçeği bütün çıplaklığı ile görse. Böyle bir şey, grev mantığının nasıl olması gerektiğini ortaya serecek en büyük fırsattır.

Silahlara veda treni kaçtı

At, avrat, silah.

Bu üçünü kutsal bilmiş bir toplumun fertleriyiz.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, son dört yıl içinde 2.5 milyon silah ruhsatı düzenlediklerini açıklıyor ve silaha yönelişteki artışın düşündürücü olduğunu belirtiyor.

Umut Vakfı Başkanı, Türkiye’de ruhsatsız silah sayısını 35 milyon olarak tahmin ettiklerini söylüyor. Poposunda don olmayanın bile silah temininde hiç zorluk çekmediği bir ülkede yaşıyoruz. İnternetten silah satışı yapılıyor. Ruhsatlandırmada kriterler öylesine yaygın ki, neredeyse kundaktaki çocuğa ruhsat verecekler.

1990’lı yıllarda İzmir’de bir ruhsat patlaması yaşanmıştı. Anadolu’dan göçün zirve yaptığı bu yıllarda silaha öylesine talep oluşmuştu ki, dönemin yöneticileri, bu taleplere hiç gönül koymadan cevap vermişlerdi.

Bu patlama, bugün İzmir’in önemli bir güvenlik sorunudur ve ne yazık ki yaşanmıştır.

İnsanlar neden silah edinir?

Kendinizi korumasız hissettiği için. Güvensiz hissettiği için.

Bu güven bunalımı sona erdirilmedikçe, Umut Vakfı’nın tahmini silah sayısı belki ikiye katlanacaktır.

Tedirginlikle edinilen silahlar, tedirginlik algısını ve duygusunu daha da tetikler. Böyle bir sosyal tablo kontrolden çıktığı gün de kaos doğar.

Bunu bilenlerin, bildikleri halde çözüm üretmemesi akılların alacağı bir şey değildir.

Mazallah

Yeni bir Anayasa hazırlığından söz ediliyor. Kimine göre Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanlığı yolunu açmak için, kimine göre, DEM’in beklentilerine cevap vermek için bir takım düzenlemeler yapılacak.

İddialar böyle.

Bunlar, bence masum düzenlemeler. Cumhur İttifakı’nın destekçisi HüdaPar, bu düzenlemeye müdahil olmak istiyor ve kendi meşrebine uygun düzenlemeleri bekliyor.

Kadınların, mecbur kapanması, okumaması, erkeklerin kuma almaları.

Kafalarında zaten var olan bu istekleri gündeme getirirlerse nice olur bu düzenleme, gerçekten merak konusu.