Gençliğimizde kasten orman yakanlara idam cezası verildiğini, bu cezanın daha sonra müebbete çevrildiğini duyardık.

Bunun biraz da ormanları koruma adına bir algı operasyonu olarak kullanıldığını sonradan öğrendik.

Gerçekten o yıllar, her taraf ormanlıkken bile bu kadar yangın çıkmıyor, halk, elinden geldiğince ormanına sahip çıkıyordu.

1956 yılında çıkarılan 6831 sayılı kanunun 110’uncu maddesini okuduğumuzda öğreniyoruz ki, gerçekten yasalar, ormana zarar verenlere karşı çok duyarlı. Nitekim kanunun bu maddesine göre ormanı yakanlar üç yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılıyor. Ancak ilginç olan, ormanı her kim yakmışsa ve söndürülmesine yardım etmişse ceza yarıya düşürülüyor. Ölüm cezası devletin egemenliğine karşı bir eylem şeklinde orman yakanlar için geçerli.

Bugün bütün bu yasa maddeleri, ormanlarımızı kurtarmak için yeterli değil. Hassasiyet başka, kanunun bir başka genelgelerle delinmesi başka.

Böyle oluyor. Ormanın niteliğini bozan siyasi kararlar alınıp cebe konuyor. Sonra ormana bir kibrit.

Ortaya tertemiz (!) bir arazi çıkıyor. İster maden ara, ister otel yap. Keyif de karar da senin.

Halk arasında “Orman kanunu” diye çokça kullanılan bir deyim vardır. Bu deyim, aslında kanunun özüne değil; işleyişine karşı bir eleştiridir.

Sınırlı sorumlu Türk erkeği

Araştırmayı, kim nasıl yapmış bilmiyorum ama dünyanın en kılıbık erkekleri Türk erkekleriymiş. Onları Hintli erkekler ve Japon erkekleri izliyormuş.

Bizim erkeklerin bu klasmanda üst sırada yer alması, biraz da “Evde maraza çıkmasın” tevekkülünden kaynaklı. Hintliler ve Japonlar da geleneksel yaşam biçimlerinden dolayı bizimkileri takip etmişler.

Kılıbıklık, daha çok şartların zorladığı bir şey. Marazadan çekinenlerin haklı sebebi çoğu kere işe yarıyor ve bu sonuçta mutluluğa dönüşüyor.

İster inanın ister inanmayın; ben karısından korkan mafya babası tanıdım. Mutluydular. Alan memnun, satan memnun derler ya.

Cd0A9B17A818457A9Fb0C3E6530B24Cb

Şimdi pek göremiyorum; eskiden kırtasiyecilerde “Kılıbık Diploması” satılırdı. Diplomanın altında imzalar, diploma sahibine verilen notlar falan. Adam bunu alır, mutfağa asar, eşine gerekli mesajı verirdi. Nikahlarda çoğu kere evlenme cüzdanı geline sunulurken damada da böyle bir diploma teslim edilirdi.

Diplomalı kılıbıkların yaşadığı bu ülkede daha ne istersiniz ki?

Günümüzde rastladığım kılıbıklar, bu tabiri değiştirmiş, artık kendilerine “Sınırlı sorumlu Türk erkeği” diye hitap edilmesini istiyor.

Sayıları çok olsa da onları kıracak değiliz ya.

Türk Petrolleri skandalı

Sosyal medyada fütursuzca bir üç kağıt dalgası var.

Cumhurbaşkanını, CHP Liderini, Selçuk Bayraktar’ı, daha geçenlerde kaybettiğimiz Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’i sanki yaşıyormuşcasına, ünlü ne kadar siyasetçi, bilim adamı varsa yapay zekayı kullanarak konuşturuyor ve sözde Türk petrolleri senetlerinin, insanları iki günde zengin edeceği palavrasını atıyorlar.

Aylardır yapıyorlar bunu. Hani nerede siber suçları takip edenler?

Bunları yakalamak, yasaklamak bu kadar zor mu?

Kim bilir, kimler bu tuzağa düşürülüyor, kim bilir onları tuzağa düşürenler ne paralar kazanıyorlar.

Hem de göz göre göre.