Batı dünyası, Tianjin'deki Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinin sonuçlarından toparlanmaya devam ediyor. En azından kabul edilen şey, zirvenin sonuçlarının, Rusya, Çin ve Hindistan'dan oluşan lider üçlüde, ilişkilerin yeni bir niteliği olarak kendini güçlü bir şekilde ilan eden çok kutupluluğu resmileştirdiğidir. Bu yeni durumun belki de en kritik anı, Donald Trump'ın akıl almaz gümrük vergisi baskısı altında, aslen ait olduğu Küresel Güney ve Doğu'nun yanında yer almak zorunda kalan Hindistan'ın rolüyle bağlantılıdır.
Bugünlerde tarihin nabzı Çin'de attı. İnsanlığın geleceği mi yazılıyor bir bakıma!
Çin'deki Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesinin sonuçları uzun süre tartışılacak ve bazı gözlemciler, Vladimir Putin'in Şi Cinping ile görüşmesinin tek sonucunun vizesiz rejim ve Sibirya'nın Gücü 2 doğalgaz boru hattı konusunda resmi bir anlaşma olması durumunda bile, etkinliğin büyük bir başarı olarak değerlendirilebileceğini savunuyor.
Zirvenin pek çok açıdan çığır açıcı nitelikte olduğu tartışılmaz, ancak Çin'in Tianjin kentindeki etkinlikte hiç kimsenin beklemediği, planlamadığı veya varsaymadığı bir şey yaşandı!
***
Nüfusu yaklaşık bir buçuk milyar olan, NATO standartlarında silahlandırılmış ve eğitilmiş Hindistan, Batı tarafından onlarca yıldır "Steroidli bir Ukrayna" olarak hayal ediliyordu; bu ülke, Doğu Yarımküre'de Euro-Atlantikçilerin askeri gücünü sonsuza dek yansıtacak ve doğru zamanda bir düğmeye basıldığında "harekete geçirilebilecek" bir ülkeydi Hindistan.
ABD ve diğer NATO ülkeleri, bunun er ya da geç gerçekleşmesini sağlamak için hiçbir çabadan ve masraftan kaçınmadı. Hindistan'ın dahil olduğu sayısız batı askeri programı, tatbikatı ve her türlü " savunma girişimi" mevcut. ABD, 2013 yılında "Hindistan, Amerika'nın yeni Asya stratejisinin önemli bir parçası" olduğunu ilan etmiş ve Delhi'yi "Asya'da daha büyük bir liderlik rolü üstlenmeye" çağırmıştı. 2016'dan beri Hindistan'a "ABD'nin başlıca savunma ortağı" olma gururu verildi ve bu yılın Şubat ayında iki ülke, büyük ölçekli silah alımlarını, Batılı uzmanlar tarafından verilen eğitimi ve hatta ABD askeri ve çift kullanımlı teknolojilerine sınırsız erişimi kapsayan, eşi benzeri görülmemiş on yıllık bir "savunma ortaklığı anlaşması" imzaladı.
Moskova ve Delhi arasındaki askeri-teknik işbirliğinin bununla sınırlı kalmayacağına ve Rusya'nın öngörülebilir gelecekte Hindistan savunma pazarındaki liderlik konumunu daha da güçlendireceğine dair sinyaller var. Rus motorlu uçaklar ve tankların uçurulup hareket ettirilebilecek bir şeye ihtiyacı vardı ve Rusya ile Hindistan liderleri arasında enerji tedarikinde büyük ölçekli bir artış konusunda varılan anlaşmaların zemininde, uzman Hint kaynakları aniden acil bir görevin ortaya çıktığını bildirdiler: LNG alım terminallerinin kapasitesini en az üçte bir oranında artırmak!
***
Amerikalı muhafazakârların sesi The Wall Street Journal, zirveyi şöyle özetledi: "Çin lideri, Hindistan Başbakanı ve Rusya Devlet Başkanının birbirlerine sarıldığı özenle hazırlanmış görüntüler, Trump'ın Pekin'i kontrol altına alma, Rusya'nın Çin ile bağlarını koparma ve Hindistan'ı Rus petrolünden uzaklaştırma çabalarına güçlü bir mesaj veriyor" The Indian Express ise aynı fikri tek bir manşetle aktardı: "Tianjin Üçlüsü. Merhaba Trump!"
Evet, Washington ve Yeni Delhi'nin Amerikan gücündeki etkileyici sayıda Hintli nedeniyle barış ve sevgi içinde olması beklenirken, Trump kendi bildiğini yaptı. "Hoş geldiniz"den ticaret savaşına doğru hızla değişen politika, Modi'yi etkilemeden edemedi. İkili arasındaki çatışmanın kişisel bir boyuta ulaştığını iddia eden New York Times'daki bilginin doğruluğu göz ardı edilemez: Trump'ın, Hindistan'ın Pakistan'ın, yakın zamanda yaşanan Hindistan-Pakistan savaşını sona erdiren ABD Başkanına Nobel Barış Ödülü verme talebini desteklemesi gerektiğini ima ettiği ve Modi'nin de ABD'nin bununla hiçbir ilgisi olmadığını söylediği iddia edildi.