Ne gençler, ne de bizim gibi yaşını başını almış bireyler, bir araya geldiğimizde dini konuları konuşamıyoruz.
Konuşamıyoruz ama tartışıyoruz. Bu tartışma bizi güzel dinimize yaklaştıracağına uzaklaştırıyor. Gençler, din konusunda sağlıklı bilgiye ulaşamamaktan şikayetçi. Bu da nitelikli din adamlarının ortalıkta görünmüyor olmasından kaynaklanıyor.
Kafaları karışık. Bizim de öyle. Bizim karışık olmayan kafamız bu hale gelmişse, ortada bir sorun var demektir.
Ezan, namaza, ibadete davet çağrısıdır. Bunu Hıristiyanlar çan çalarak, Museviler boru öttürerek yaparlar.
Ezan, bütün dünyada Arapça okunur ve Arabik ritmi ve ahengi eşsizdir. Ama imam hatip okullarını bitirenler bile ne dendiğini anlayamazlar. Anlaşılsın diye tek parti döneminde ezanın Türkçe okunması da buna alternatif olamamıştır.
Gençler, duaların ne anlama geldiğini Arapça öğrenmeden bilmek istiyorlar. Bizim kuşaklar da genelde aynı görüşte. Bir tartışmada ortaya şöyle bir fikir atıldı:
Acaba, müezzin, ezanı okuduktan sonra, şöyle diyebilir mi:
“Ey sevgili Müslümanlar. Az önce Allah’ın yüceliğine vurgu yapan Ezan-ı Şerif’i dinlediniz. Ne mutlu hepimize. Gelin, şimdi size ezanın Türkçesini söyleyeyim.”
Ve de söylese dendi tartışmada.
Biz, “Ezan susmasın, bayrak inmesin” diyerek egemenliği korumuşuz ama bunu bilinçli yapmayı denememişiz. Ezanın Türkçe izahının, dinen bir sakıncası olmaması gerekir. Sonuçta bu, güzel dinimizi genç kuşaklara sevdirmeye de hizmet eder.
Camiyi takas eden AK Partili belediye
Belediyelerin mali sıkıntıları alabildiğine büyüyor. Belediyeler, bütçelerindeki dengeyi koruyamıyor, borçlanıyor, işçi çıkarmak zorunda kalıyor, sonuçta hizmette ciddi şekilde zorlanıyor.
Belediye meclislerinde en çok karara bağlanan komisyon raporları, belediyelere ait taşınmazların satışları veya takası ile ilgili.
Eskiden belediyeler, bina, arsa ve arazi temin etmek için yarışırdı ve bu taşınmazlar onların sigortası sayılırdı.
Ancak devir değişti. Personel maaşlarının ödenmesi ve biraz olsun hizmet sunulması için en değerli mülkler bile gözden çıkarılıyor.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi de Kocaeli’nde yaşandı. Kocaeli Belediyesi, kendine ait iki camiyi, borçlarına karşılık Hazine’ye devretti. İzmir’de çok sayıda belediyenin SGK’ya olan borçları, benzer örneklerle sıfırlanmaya çalışılıyor. Bazı belediyelerin millet bahçelerini benzer nedenlerle gözden çıkardığı haberleri geliyor. Ancak hükümet, bu takasın usulüne uygun yapılmadığı görüşünde. Son bir genelge ile takas yapılmasını değil, açık artırma yoluyla satışı öngören bir uygulamanın yapılmasını isteyen hükümet, tarihinde ilk kez alacağının peşine bu kadar acımasız gidiyor olmanın örneğini de sergiliyor.
Neredeyse her okula bir polis
Özellikle ortaokul ve liseler, asayiş açısından sorunlar yaşıyor. Ergenlik çağını yaşayan gençleri barındıran bu eğitim kurumlarında ciddi biçimde ele alınması gereken bu sorunları, birer polis memuru bulundurmakla çözemeyiz.
Çeteleşme, kavga, sigara, bağımlılık, saldırganlık giderek artış gösteriyor. Bir özel okulun toplantısında okul sahibi, geçen öğrenim yılında bu gibi olaylara karışan 50 öğrenciyle yollarını ayırmak zorunda kaldıklarını açıkladı.
Okullarda rehber öğretmenler var ve çoğu psikolog. Onlar da yetmiyor. Onlar, ailelere daha çok görev düşmesine rağmen bunun yapılmayışından şikayetçiler.
Nereye gidiyoruz, anlamak zor.