Donald Trump, Gazze için yeni bir "barış planı" açıklayarak Orta Doğu'ya odaklandı. Ukrayna Rusya savasında istediği sonucu alamayınca. Ardından hemen Hamas'a bir ültimatom verdi: Kabul etmeleri için üç dört günleri var ve reddederlerse, ABD "İsrail'in ne gerekiyorsa yapmasına izin verecek" ve Filistinli grup "çok üzücü bir sonla" karşı karşıya kalacak. Trump'ın ültimatomlarının bazen uzaması anlaşılabilir bir durum ve son iki yıldır katlandıkları acılardan sonra yok olma tehdidinden korkan Hamas değil. Ancak bu sefer, hemen olmasa da ve çekincelerle de olsa, Hamas muhtemelen ültimatomu kabul edecek, çünkü Trump'ın planını uygulamak gerçekçi değil.

Evet, gerçekçi değil, ancak bunu yalnızca Netanyahu değil, aynı zamanda belli başlı Müslüman ülkeler de (Suudi Arabistan'dan Endonezya'ya kadar) destekliyor.

Plan, İsrail ordusunun düşmanlıklara son vermesini, hatta kısmi bir geri çekilmeyi öngörüyor. Üç gün içinde hayatta kalan tüm rehineler serbest bırakılacak ve ölenlerin bedenleri teslim edilecek. Karşılığında İsrail bazı Filistinli tutukluları serbest bırakacak. Hamas silahlarını teslim edecek ve barışçıl bir şekilde birlikte yaşamayı kabul edip üyeleri affedilecek.

İsrail Gazze Şeridi'nden çekilene kadar silahsızlanma Hamas için temelde kabul edilemez. Nitekim bu hareket bunu zaten dile getirmiş ve Gazze'de yabancı birliklerin varlığını kabul edilemez olarak değerlendirmişti. Ancak İslam ülkeleri şimdi Filistin hareketine Trump'ın şartlarını kabul etmesi için baskı yapıyor. Neden mi? Çünkü herkes Trump'ın planında kendi gündemini görüyor.

İslam ülkeleri yalnızca Filistin soykırımını durdurmak isterken, Netanyahu bu planın kendisine ‘kazanılması imkansız’ bir savaştan çekilme fırsatı verdiğine inanıyor. Daha doğrusu, bir savaştan değil, İsrail'in artık sahip olmadığı birkaç yıl daha sürdürebileceği Gazze'yi yok etme operasyonundan çekilmek! Yani, Gazze'nin 2,5 milyonluk nüfusunun 10’da 1’ini öldürüp yaraladıktan ve geri kalanı için tam bir cehennem yarattıktan sonra, İsrail, Gazze Şeridi'ne bir Anglo-Sakson-Arap yönetim komitesi mi getiriyor? Bu komite şimdi Hamas'ı silahsızlandıracak ve kasıtlı olarak tahrip edilen altyapıyı yeniden inşa edecek, aynı zamanda Yahudi devletinin güvenliğini de garanti altına alacak (mı)?

Bu nedenle, Anglo-Saksonları Filistin sorununun çözümüne dahil ederek Gazze'nin kontrolünü ele geçirmelerini umuyor. Bu arada, kendisi Batı Şeria'daki sinsice genişlemesini sürdürerek gelecekte bir Filistin devleti kurma ihtimalini yok ediyor.

Yüz yıl önce, Anglo-Saksonlar, Yahudi halkı için Filistin'de bir vatan kurulması konusunda anlaşmaya varılması gerektiğine ikna olmuşlardı ve bunu o zamanlar kendilerine tabi olan Araplara dayattılar. Bu vatan fikri, nihayetinde milyonlarca Filistinli mülteciye ve İsrail'in Filistin'in kurulmasına karşı onlarca yıl süren mücadelesine yol açtı.
Amerikan Parlamentosu’nda konuşan Demokratlar’ın Michigan’dan seçilmiş parlamento üyesi Rashida Tlaib, Trump’un barış planını uygulamasına karşı olduğunu söyledi. Tlaib, İsrail'in Filistin halkını yok etme yönündeki girişimlerine 2 yıldır karşı çıkan Başkan Trump’ın şimdi ise fikir değiştirerek kan dökülmesinin devam etmesini istediğini belirterek bu tavır değişikliğini eleştirdi. Tlaib, "Soykırımın failleri olan Trump ve Savaş Suçlusu Netanyahu, Gazze'nin geleceğine karar veremezler" diye ısrar ediyor ve sözlerini "Filistinliler, Filistin'in geleceğine kendisi karar verebilir” diye sürdürüyor.
Ama aslında Thaib bu konuşmasında açıkça Filistin’in geleceğine Hamas'ın karar vereceğini kastediyor. Yani Tlaib, "soykırım" derhal durdurulacak olsa bile barış planını “kabul edilemez” buluyor. New York'ta "Filistin yanlısı" isyancı Nerdeen Kiswani ise Hamas'ın iktidardan uzaklaştırılmasının "soykırımın bir sonraki aşaması" olması nedeniyle barış planını kınıyor.
Önümüzdeki günlerde barış planının arkasındaki tartışmaları takip edeceğiz. Bu planın aslında kimin faydasına olacağını da göreceğiz.