“Dünyanın en güzel kokan çiçeği nedir?” diye sorsanız, vereceğim cevap “Sellüka” olacak.
Sellüka, Türkiye’de “İzmir Sarmaşığı” diye tanınır. Yıllar önce Alsancak’ta, Güzelyalı’da, Çeşme’de, bahçeli evlerin hemen hepsinde bu çiçek yetiştirilir, ortalık mis gibi kokardı.
Sellüka, salyangoza benzeyen görünümlü, uzun ömürlü bir çiçek. Güneşi seviyor, rüzgara ve soğuğa tahammülü yok.
Pekii, neden bu çiçek, artık esti popülaritesini koruyamıyor?
Çünkü ne Alsancak’ta, ne Güzelyalı’da bahçeli ev kalmadı. Çeşme, İzmirlilerin değil, Anadolu’dan gelenlerin iskanında.
Sellüka’yı, yeniden hayatımıza sokmak için canla başla çalışan bir dost var:
Pelin Uğur.
Güzelyalı’daki evinin bahçesinde yetiştirdiği sellükaların tohumlarını çantasından eksik etmiyor, önüne gelene veriyor. Hem de tarifiyle birlikte. Pelin Uğur, on yıldan fazla bir zaman önce ateşlediği fitilin nasıl bir sonuç verdiğinin farkında. Sellüka çok yakında onun sayesinde bahçeli evlerin vazgeçilmez güzelliği olacak.
Yaklaşık altı-yedi yıl önce Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı ile ; Pelin Hanım’ın büyük desteğiyle bir toplantı yapmış, bunu bir kampanyaya dönüştürmeyi hedeflemiştik. O gün Pelin hanım, hem tohumlarını getirmiş, hem de sellükadan yaptığı çikolata ve parfümü sunmuştu. Ne yazık ki, Daire Başkanı’nın değişmesiyle bu proje hayata geçirilemedi. Ama Pelin Uğur’un büyük azmi ve sellüka aşkı hep var olacağından geleceğe bu açıdan umutla bakıyoruz.
Eğer imkanınız varsa sellüka ile tanışın. Siz de tutkunu olacaksınız.
Seyfi Demirsoy’u anarken
Türkiye’deki sendikacılığın geçmişi, 1940’lı yıllara, yani demokrasiye geçiş hazırlıklarının yapıldığı döneme rastlar.
1950’li yıllarda çok sayıda sendika kurulmuş, her meslek dalının bir sendikası olmuştur. Daha o yıllarda; Yunanistan’dan Türkiye’ye göç eden genç bir Bomonti Fabrikası işçisi Seyfi Demirsoy, ülkede sendikacılığın ufkunu açacak çalışmalar yapmış, bu alanda örnek kişiliği ile anılır olmuştur.
1960 ihtilalinden sonra 21 Kasım 1960 yılında Türk-İş Başkanlığı’na getirilen Seyfi Demirsoy, işçinin çalışma düzeni, sosyal güvenlik, işçi eğitimi ve parlamento ile müştereken ülke menfaati ön planda tutularak toplu sözleşme kanunlarını hayata geçirmiş bir sendikacıdır. 10 Ocak 1974’te ölen ve 54 yıllık yaşamını ülke menfaatini ön planda tutup işçi hakkını savunarak geçiren Demirsoy’un; bugün Türkiye’nin pek çok yerinde adının hastanelere, yollara, meydanlara verilmesi boşuna değildir.
Maceracı ve ağalık taslayarak sendikacılık yapılmayacağını daha o yıllarda gösteren Seyfi Demirsoy, gerçek bir vatanseverdir ve hep işçi dostu olarak anılacaktır.
Siyasi hiç bir angajmanı olmadan misyonunu ve vizyonunu sürdüren Seyfi Demirsoy’u; bugün İzmirliler olarak çok özlüyor ve arıyoruz.
Karavan cenneti
İzmir’in özellikle metropol ilçelerinde bir yerlere park etmiş karavanların sayısı giderek artıyor. Bu karavanlar, nedense tatil aylarında bile yerinde duruyor.
Birçoğu, aklınıza ne gelirse o amaçla kullanılıyor. Ne belediye zabıtası, ne polis bir şey yapamıyor.
Karavanlar, Karayolları Yasası gereği araç olarak kabul edildiği için de neredeyse dokunulmazlık kazanmışlar.
Park ücreti ödemiyorlar ama bir alanı işgal ediyorlar, ceplerinden tek kuruş çıkmıyor. Amaçlarına uygun davranıyorlar ama kolluk kuvvetleri bir şey söyleyemiyor.
Kısacası cennette yaşıyorlar.