Faydalı mantarlar baz alınarak hazırlanan adaptojenler, strese karşı Ashwagandha, yaşlanma ile mücadele için Resveratrol… Yoksa siz hala sadece Omega 3 ile mi yetiniyorsunuz? Vitamin konusunda dünyada bir çeşit hezeyan yaşanıyor. Herkes yakınlarıyla farklı bir keşfini paylaşıp link yolluyor, yurtdışı seyahatlerinden artık eczane siparişleriyle dönülüyor, metropol insanı her türlü çarenin peşinde - ve çoğu zamanda bilinçsizce - koşuyor, koşuyor, koşuyor… Genele yayılan sağlıklı yaşam trendi pandemiden sonra bir kesim için yaşam tarzına dönüşmekle kalmadı, yeni versiyon bir FOMO’ya (Fear of Missing Out, günceli kaçırma korkusu) evrildi. Bu yıl Netflix’te yayına giren Bryan Johnson belgeseli de bu ölümsüzlük arayışı denebilecek fenomenin kanıtlarından sadece biri.
Fransız trend takip ajansı Nelly Rodi’nin 2026 ve ötesine dair yayınladığı raporda ‘Bir Savaş Alanı Olarak İnsan Vücudu’ adlı özel bir dosyaya yer ayırdı. Koşu ve farklı fitness metotlarını füzyonlayan yarış sistemi Hyrox’tan performatif dansa uzanan yeni spor akımları, The Smashing Machine ve Christy gibi boks efsanelerini konu alan filmler, ve tabii ki vitaminler, gıda takviyelerini örnek gösteren ajans bu sonuca vardığını, güç, dayanıklıkık ve hatta acıdan beslenen vücut odaklı bir kültürün bizi daha yaygın olarak beklediğinin haberini verdi ve önümüzdeki yıl Milano’da gerçekleşecek olan Kış Olimpiyatları’nın gündemimizde olacağının da altını çizdi. Lüks sektöründen de bu tezi güçlendiren gelişmelerin haberleri gelmeye devam ediyor; LVMH lüks ürün grubu, geleneksel Çin tıbbını modern hayata yorumlayan New York merkezli WTHN adlı kuruluşa yatırım yaptığını duyururken Guerlain, önümüzdeki Haziran ayında demir alacak olan Orient Express Yatı’nda özel bir spa açarak adeta üst seviye güzellik ve bakıma yelken açacağını paylaştı. Spor kadar wellness alanında daha çok gelişmeyle Türkiye’de de karşılaşacağımız kesin; örneğin Tersane İstanbul’da bu yıl kapılarını açan Aliée Otel ise Well+ adlı longevity odaklı holistik bakım merkezinde bio-hacking deneyimleri sunmaya başladı.
Peki ya Tomorrow Biostasis adlı firmadan ve sunduğu hizmetten haberiniz var mı? Berlin merkezli medikal kuruluş Kriyojenizasyon ile müşterilerine vefatları ardından likit nitrojen içinde vücutlarını saklama ve belki de gelecekte keşfedilecek yeni müdahalelerle yaşama dönme şansının kapılarını aralıyor. Antik Mısır’daki mumyalamayı hatırlatan bu çalışmanın şimdiden 250 kişiye uygulandığı, daha binlerce adayın sırada beklediği biliniyor. Eksi 196 derecede bekletilen bedenlerin hayata dönme ihtimali henüz tıbbi olarak kanıtlanmış değil, ama şansını denemek isteyen herkes için belirli bir ücret karşılığında firmanın kapıları açık.
Netflix ile tanıdığımız Johnson kolay ulaşılamayacak teknolojik cihazları dener ve imkansıza yakın diyetleri uygularken, diğer bir milyarder olan Meta CEO’su Mark Zuckerberg ise Hawaii’de 100 milyon dolara aldığı yüzlerce hektarlık araziye devasa bir sığınağın inşasıyla meşgul. Uzaylı istilası, şimdilerde en konuşulan diziler arasında Pluribus ve 2026’nın en beklenen filmlerinden yeni fragmanı yayınlanan Steven Spielberg imzalı Disclosure Day gibi yapımların konusu. Yaşlanma olsun, komplo teorileri olsun, tüm bu korkular bana 2020 yapımı An American Pickle adlı filmindeki bir sahneyi düşündürüyor. 1920’lerde Doğu Avrupa’dan New York’a göçen fakir bir Yahudi işçinin eşine Brooklyn Köprüsü manzaralı bir mezar yeri hediye etmesi, birbirlerine sarılarak geleceği kaçınılmazı bekleyişleri... Değiştiremeyecek olduğun gerçekleri kabullenmenin verdiği huzur mu, yoksa zamanla ve tüm ihtimallerle, kanının son damlasına kadar savaşmak mı? Ölümsüzlük yarışına giren fani bedenlerin yarışına ve apokaliptik senaryolara siz nasıl hazırlanıyorsunuz?