İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Ege Koop Danışma Kurulu’nun konuğuydu geçtiğimiz günlerde. Başkan Tugay, önce çalışmaları hakkında bilgi verdi, daha sonra Kurul üyelerinin sorularını cevaplandırdı.
Tugay’ın cevapları arasında ilginç olanları not aldım.
.Mesela, vatandaşın geniş bir arazisi var ama imarı yok. Devlete başvuruyor, yüzde 30’unu bağışlıyor, Bakanlık, hemen burasını imara açıyor. Hem de belediyeye sormadan, Belediye, itiraz ediyor ve mahkeme de imar kararını iptal ediyor.
.Tugay’a göre; İzmir’in nüfusu, ülke genelinde olduğu gibi artmayacak, aksine azalacak. 2050 için tahmin ettiği nüfus da 5-5,5 milyon.
Dr. Tugay, devam ediyor:
.Yeni nesil konutlar yapılıyor. “Başımı sokayım, yeter” dedirtecek cinsten. Ucuz, küçük ve kullanışlı. Karabağlar’da karavanda yaşayan binlerce insan var.
.İzmir, home ofis çalışan girişimcileri ağırlayacak. Çoğu Çin’den gelecek.
.İzmir, 45 yıldır merkezi hükümetten yardım alamıyor. Bu kent, her şeye rağmen; kendi kaynaklarıyla, kendi gücüyle, kendi göbeğini kesen bir kent.
.Kemeraltı’nı gece de alış veriş yapılacak bir hale getireceğiz.
.Ben, çalışmalarımın hiç birini seçim kazanmak için yapmıyorum.
.Bana halktan gelen şikayetlerin başında kanal geliyor. İkincisi branşman arızaları, üçüncüsü de otobüs gecikmeleri.
.Microsoft’tan talep ettik. Bize bir yapay zeka programı gönderecekler. İzmir’de gelecek yaz ciddi bir gelişme göreceksiniz.
.Tramvay duraklarındaki bir güvenlik görevlisi bize ayda 164 bin liraya mal oluyor. Bu yüzden bazı duraklarda güvenlik kullanmıyoruz.
.Açık otoparklardan yılda 260 milyon zararımız var. Görevliye ödediğimiz maaşla, aldığımız para arasında uçurum var.
.Basmane’deki Utanç Çukuru ile ilgili girişimlerimiz oldu. Buranın 200 ortağı var; onlarla her an protokol imzalayabiliriz. İki kuleye izin vereceğiz, bize kalan 30 bin metrekare alana da bir kültür merkezi yapmayı planlıyoruz.
Yanlış, hem de çok yanlış
Parti genel merkezlerinden belediyelere elemanlar gönderiliyor. Başkan yardımcısı olarak, müdür olarak, şef olarak.
Geldikleri yer askeriye değil, hastane değil, maliye değil.
Gelenin, geldiği yerin çevresini bilmesi tanıması lazım.
Ama hiç dikkate alınmıyor. Ağa babaların ya yeğeni, ya oğlu, ya damadı… Bir baltaya sap olamamışlar.
Bunlardan hayır mı beklenir. Aksine bunlar, görevlendirildikleri belediyeye de zarar verir. İlişki kurmakta zorlanırlar, hizmette zorlanırlar, en çok da kendilerini sevdirmekte zorlanırlar. Bu da otorite boşluğu doğurur.
Bu moda, maalesef hep gündemde tutuluyor. Parti genel merkezleri, İşçi Bulma Kurumu gibi görev yapıyor.
İstanbul’dan İzmir’in bir metropol ilçesine kontenjandan gönderilen belediye meclisi üyeleri var. Bunlardan ne köy olur ne kasaba.
Bu tür zoraki tayinler, belediyelerin en önemli baş ağrılarından biri. Karşı koyamıyorlar. Ağabeylerini, amcalarını, dayılarını kızdırmak istemiyorlar.
Sonra ne mi oluyor?
İstisnasız hepsinde yaşanan oluyor.
Başarısız oluyorlar ve geldikleri adrese dönüyorlar.
Tabii bir başka adrese gönderilmeleri mutlak biçimde…
Araç kiralamak mı, satın almak mı?
Kamu kurumları, araç kiralamada bir biriyle yarışır oldular. Araçların en donanımlı ve lüks olanları seçiliyor, çok değil bir yıl kullanıldıktan sonra yenisiyle değiştiriliyor.
Bu yüzden bu kurumların araç kiralama masrafları, bütçeyi bir hayli zorluyor.
Satın almak da kolay değil. En ucuz araç 1 milyon 250 bin liradan başlıyor.
E, peki ne yapılacak?
Yapılacak olan şey, uzmanına göre, devlet elektrikli aracı özendirerek kamu kurumlarına kendi ürettiği aracı dağıtacak ve onları izleyecek. Kamu araçları, belli bir renkte olacak ve bu, halkın da kontrolüne imkan sağlayacak. Bunun en iyi örneğini komşumuz Yunanistan uyguluyor ve sonuçtan da memnun.