Modern dünyanın gazabından kaçmak, teknoloji ve bilimin ilerleyiş döngüsündeki bir çırpınmayı andırıyor; sağlık ile yaşama etki eden faktörleri ve problem yaratabilen durumları daha iyi algılamak için geçen süreçte, kaçınılmaz olarak daha farklı tehditlerin ortaya çıkışına olanak veriyoruz. Hava kirliliği bazen farklı konseptleri ve amaçları da barındıran geniş yelpazeli bir terim olsa da yadsınamaz bir gerçek olmayı sürdürmektedir ve tehlikeli özellikleri sadece egzoz dumanları gibi gözle görebildiğimiz kaynaklarca oluşmamakta olan bir durumdur. Günümüz dünyasında içimize çektiğimiz hava pek çok farklı toz, mikroplastik, virüs ve sentetik nanoparçacığı da içinde bulunduruyor. Vücudumuzda birçok olumsuz etkiye sebep olabilen bu parçacıkların havadaki hareketlerini takip etme ve anlama kapasitemiz ise yeni bir araştırmanın ışığında ileriye taşınabilecek gibi görünüyor.
Bahsi geçen parçacıkların havada nasıl hareket ettiğini tahmin etmeye çalışan modeller, yüz yıldan uzun süredir aynı varsayıma dayanmakta ve matematiksel sadelik açısından bu parçacıklar birer mükemmel küre şeklinde kabul edilmekte. Tabii ki, gerçek dünya şartlarında havadaki bu taneciklerin çoğu düzensiz şekillere sahip. İngiltere’deki Warwick Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırma bu gerçeklikten uzak sadeleştirmeyi değiştirme ve uzun süredir kullanımda olan metodu güncelleme konusunda büyük bir adım attı.
Araştırma, 1910’larda geliştirilen ve aerosollerin incelenmesi konusunda yüksek önem taşıyan Cunningham düzeltme faktörünü temel alıyor. Birçok alanda kullanışlı olmuş olan bu formül, yeni çalışmada bir düzeltme tensörü kullanılarak geliştirildi ve her şekilden parçacığa uygulanabilir hale getirildi.
Araştırmaya göre bu ilerleme, hava kirliliğinin şehirlerarası yayılışına, yangın dumanı ve volkanik külün dağılımına ve insan sağlığını etkileyebilecek pek çok etmene dair daha doğru bir öngörüyü mümkün kılıyor. Bu yaklaşım aynı zamanda insan üretimi nano parçacıkların ve farklı unsurların taşınması açısından da önemli bir adım kabul edilebilir.
Geçtiğimiz haftalarda bahsettiğimiz konulardan bir tanesi, geleceğe uzanan yolda ilerleyişimizi daha sağlam temellere dayandırmak ve günümüz kaynaklarından daha verimli biçimde faydalanmak adına yapılması gereken en önemli faaliyetlerden birinin; geçmiş araştırmaları ve metotları modern imkânlarla yeniden sınamak olabileceğiydi. Bahsi geçen araştırma, bu konsepte oldukça uygun bir örnek sunarak temel ve kapsamlı bir formülü detaylıca inceleyip güncellemenin meyve veren bir yaklaşım olabileceğini bizlere gösteriyor.