Güç nedir diye sorsak, herkes farklı bir cevap verir. Kimi sağlık der, kimi para, kimi otorite, kimi yönetim, kimi mal mülk. Hatta bazısı için güç, oturduğu koltuktan ibarettir. Koltuk gider, güç de gider.

Bu cevapların hiçbirinin ortak bir noktası yoktur çünkü güç sabit bir kavram değildir. Çoğu zaman sahip olunan bir şey değil, başkalarına inandırılan bir hikâyedir. Bana göre güç, iyi pazarlanmış bir algıdır.

Dünya uzun yıllardır Amerika’yı “süper güç” olarak kabul ediyor. Amerika’nın süper güç olarak düşünülmesi tartışmaya kapalı bir gerçek gibi sunuluyor. Ben buna inanmıyorum! Bu sadece bir algı.

Oysa bu güç, tanktan çok kamerayla, füzeden çok senaryoyla, ordu disiplininden çok kurgu disipliniyle ayakta tutuluyor. Amerika güçlü değildir. Amerika güçlü olduğu fikrini satmayı başarmış bir ülkedir.

Amerika’nın var olduğu ön sayılan süper gücünü ayakta tutan şey ekonomi, ordu ya da teknoloji değil! En az onlar kadar etkili, hatta çoğu zaman onlardan daha güçlü olan başka bir araç vardır: sinema!

Hollywood, Amerika’nın en görünmez ama en etkili silahı. Tanklar korkutur, filmler ikna eder. İkna edilen kitle ise sorgulamaz. Dünya sinema sayesinde Amerika’nın süper güç olduğuna ikna edilmiştir. Bu fikrin en büyük taşıyıcıları ise süper kahramanlardır.

Örümcek Adam, Süperman, Thor, Marvel, Kaptan America, İron Man ve DC evreni, bir ulusun kendini nasıl görmek istediğinin sinemaya aktarılmış halinden başka bir şey değildir. Dikkat edin: Süper kahramanların neredeyse tamamı Amerikalı. Spider-Man New York’ta uçar, Batman Amerikan şehirlerinde adalet dağıtır, Superman başka galaksiden gelir ama ahlaki değerlerini Kansas’ta öğrenir. Mesaj nettir: Kurtarıcı Amerika’dır. Dünya yardıma muhtaçtır. Hadi leynnnn…

Hiç İskandinavya’dan çıkan bir süper kahraman gördünüz mü? Afrika’dan? Anadolu’dan? Hayır. O coğrafyalar en fazla fon dekoru olur, kriz bölgesi olur, tehdit olur. Çünkü hikâyeyi yazan, kendini kahraman yapar. Amerikalılar kendi yazdıkları hikâyelerde dünyayı kurtarır, biz de bunu patlamış mısır eşliğinde izleriz. Böylece kurtarıcı algısı sessizce zihinlerimize yerleşir.

Filmler “sadece eğlence” değildir. Eğlence kılıfına sokulmuş ideolojilerdir. Üstelik pahalı bir ideoloji. Amerikan filmlerinin bütçeleriyle diğer ülkelerin sinema bütçelerini yan yana koyduğunuzda tablo netleşir. Hollywood’da efekt vardır, ışık vardır, uçan adamlar vardır. Filmin sonunda hep Amerika kurtartır. Hep kahraman yaratır. Ama gerçekte Amerikalı bir Seyit Onbaşı yoktur. Kazanılmış savaşlar, özgürlük için verilmiş mücadeleler bu ülkenin tarihinde yer almaz!

Gelin şimdi donunu bile ters giyen Amerikalı süper kurtarıcıların dışındaki Amerika’ya bakalım; Amerika’nın federal borcu 38 trilyon doların üzerinde. 2024 itibarıyla 770 binin üzerinde evsiz var. Sağlığa ayrılan pay GSYH’nin yüzde 16–17’si olmasına rağmen yaşam beklentisi düşük, sağlık hizmetine erişim eşitsiz ve 100 milyondan fazla insan tıbbi borç içinde... İşte size gerçek Amerika belgeseli… Gerçek hayatta ise borç var, evsizlik var, eşitsizlik var. Ama perde açıldığında bunları görmezsiniz.

Pelerin takıp gözünden ışın çıkarmakla olmuyormuş demek ki… Çok rica edeceğim pelerinli kahramanlarınız önce ekonominizi, evsiz insanlarınızı ve hatta sağlık sisteminizi düzeltsin.

Küçük bir anlatımla Amerika süper güç falan değil! Süper güç imajı oluşturulmuş çökmüş bir sistem. Kaldı ki; bu sistem kendisini başka sistemlerin karmaşasından besliyor.

Ekran kapanınca, ışıklar sönünce, müzik durunca… Geriye kalan şu: Borç. Evsizlik. Eşitsizlik. Çürüyen bir sistem. Ama Amerika masalı sürmek zorunda. Çünkü masal biterse, imparatorluk çıplak kalır.

Donunu ters giyse bile kahraman olabilen karakterler bu yüzden üretilir. Çünkü mesele gerçeklik değil, inandırıcılıktır.

Kahraman mı görmek istiyorsunuz? Hollywood’a bakmayın. Gelin Çanakkale’ye bakın. Seyit Onbaşı’ya bakın. Kara Fatma’ya bakın. Kahraman pelerin takmaz. PR ajansı tutmaz. Oscar almaz. Kahraman, “benden olmaz” deyip yine de yola çıkandır.

Amerika süper kahraman üretir. Anadolu insan yetiştirir. Biri algı satar, diğeri bedel öder. Ve tarih, her zaman bedel ödeyenleri yazar.

Amerika masal üretir, Anadolu insan. Biri alkış toplar, diğeri toprağa düşer.

Ylz der ki; Gerçek kahramanlık gişe yapmaz.